hayat engel tanımaz – mutlu yıllar

Mutlu Yıllar
Yıllar;
Yıllar acımasız. ..
Uzun zaman önce…
Küçük krem rengi boyalı sehpa da loş bir ışık ve açık sessizde bir televizyon . Köşe koltuğa oturmuş televizyona bakarken ayaklarını uzatmış tı .Sema nın üstünde küçük bir battaniye ve önündeki sehpa da küçük bir meyve tabağı ve bir fincan buz gibi olmuş çay duruyordu.
Dağınık saçlarım yarım bağlanmış ,yorgun bezgin yüzü ve sadece öylece boş boş televizyona bakan gözler. Kollarının bağlamış sırtında bol bir hırka nın yakası biraz sarkmış perişan halde sadece öyle bakıp duruyordu. Her gece öylece baktığıı ekranda bir şeyler oluyor anlamıyorum bile. Böylece saatler geçiyor. Yorgun ve bezgin halde kalkıp televizyonu kapatıp odasına giderken tek düşündüğü işe gidecek olmak. Öylece yatağa girip uyuya kaldı.
‘Hayat çok sıkıcı üç gün sonra yılbaşı bir yılı geride bırakıp yeni bir yıla merhaba diyecek olmanın hiçbir anlamı yok’. Diye düşünyordu sürekli.
Sabah güneş doğduktan sonra çalan saatin alarmıyla yataktan yorgun ve bezgin kalkan Sema yavaş adımlarla hazırlanıp işe giderken her yer dağını kendisi gibi . Saçını başını yapmış. Makyajı yüzüne çok yapışmış. Üstünde yarı ciddi bir elbise elinde evrak çantası omuzunda küçük bir çanta asılı yola çıktı.
Yol uzundu . Sessizce yolda yürüyen insanların içine karışdı. Kış soğu nu içine işlerken kabanın yakasını çekiştirdi. Evden okul tam bir saat yürüdü vardığında kulakları burnu ve yanakları kıpkırmızı olmuş. Haline bakmadan hemen hazırlandı .Ögretmen arkadaşlarıyla çok güzel bir sabah sohbeti etiğinde kendine geldi. Aç gelmişti. Yakın arkadaşı Hande hemen aldığı simitten bir parça uzattı. Oda kenarda kaynayan suyu dolabından aldığı fincanına ekleyip hemen bir bitki çayı demledi. Çay simit yerken her şey hazırdı üstüne arkadaşlarıyla sohbet etmişti.
Keyfi yerine gelmişti. Ders zilinin çalmasıyla Hilmi beyle çıktılar ikisinin de üçüncü kattaki altılarla dersi vardı. Hilmi bey yavaş yürüyordu yaşı ileri olduğu için dizlerinde sıkıntılar baş göstermişti.
Basamaklardan çıkarken ‘ Bu sene ne yapacaksın? ‘
Sema: ‘ Hiç Hilmi bey evde tek başıma oturacağım. Ya siz ? ‘
Hilmi bey keyifli keyifli : ‘ Bu sene çocukların hepsi bize gelecekti ama bizim büyük oğlan olmaz annem babam yaşlandı . Herkes bize gelsin eğleniriz dedi. Bizde kabul ettik. Vallaha ne yalan söyliyim. Evlatlarım gelsinler ama hizmet etmek artık zor böyle olması iyi oldu. Hanım hindiyi pişirecek bende tatlı alacağım gideceğiz. Hindiyi şimdiden ayırtım. Yılbaşı sabahı alacağım. Bir görsen büyükte. Eh hepimize ancak yeter . Biliyorsun bizim aile kalabalık. İki oğlan , ikide kız var .Onların eşleri her birinden ikişer torun. Birde dünürler var . Gelinlerin ailesi başka şehirden kızlarını görmeye geliyorlar. Ya hep birlikte vaktinin nasıl geçtiğini anlamıyoruz bile. ‘
Sema: ‘ Haklısınız, Büyük bir aile olmak böyle bir şey. Çok şanslısınız.
Sınıfların kapısına geldiklerinde Hilmi bey gülümsedi: ‘ Umarım bir gün senin de büyük bir ailen olur’ dedi. Kadın acı bir tebessüm edip Hilmi beye iyi dersler diledi ve sınıfına girdi.
Çocuklar yerlerinde otursalar da sınıfta bir uğultudur gidiyordu. Öğretmenleri sınıfa girince hemen susup önlerine dönen öğrenciler hemen ayağa kalktılar.
Sema: ‘ Oturun çocuklar. Evet, bu dersimizin konusu parabol.’
Sema matematik öğretmeniydi. Öğrencileri tarafından sevilen ender matematik öğretmenlerinden.
…
Ders bitmesine rağmen sınıf araya çıkmayıp öğretmenlerini soru yağmuruna tutuyordu. Oda hiç şikayet etmeden cevapladı. ..
Gün bitiğinde yorgunluktan ağrıyan ayakları ders anlatmaktan yorgun çeneleri sürekli düşünmekten yorgun bir beyni vardı. Arkadaşlarıyla çıktı ve ufak bir market alış verişi yaptılar yakınlardaki bir yerde yorgunluk kahvesi içip gene yılbaşı sohbetine koyuldular. Aslında bu sohbetlerden çok sıkılsa da bir tarafıyla çok seviyordu. İnsanları dinlemekten kaçamazdı ya… yıllardır yalnızdı ve her yıl yeni bir yıl geliyordu. Herkes için değişen şeyler onun için aynı olabilirdi ama başkalarının değişen hayatlarını dinlemekte keyifliydi.
…
Yorgun argın eve giderken bir dükkanın vitrinine kondurulmuş bir kart postal gördü ve hemen her şey değişti. Çok yorgundu ama kitapçıdan içeri girip zarflar ve kartpostallar aldı ve eve telaşla geldi. Her şeyi mutfağa bıraktı. Sonra üstünü değiştirip elini yüzünü yıkadı. Saçlarını ayna karşısında toplarken gözlerinin altının morardığını fark etti. Sonra kendinde bir farklılık hissetti. Gözlerinin içi heyecanla gülüyordu. Telefonunu alıp mutfağa geldi hemen kahve makinasında kendine kahve koyup çalıştırdı ve annesini aradı .
Sema: Anne nasılsın?
Anne : İyiyim kızım . Sen nasılsın ? Okuldan eve gelebildin mi?
Sema : Geldim. Şimdi yorgunluk atıp yemeğimi hazırlayacağım.
Annesiyle konuşurken salonda duran bilgisayarını açtı ve o açılırken kahvesini alıp bilgisayarın bağışına oturdu. Bir şeyler arıyordu. Kahvesinden yudumladı.
Anne: ‘ Sen gene aç karnına kahve mi içiyorsun ! Kesin ilk kahvende değildir. Yapma kızım midene dokunacak. ‘
Sema: ‘ Aç değilim arkadaşlarla oturduk.’ (içinden kendine kızarak hafif dudaklarını buruşturdu.)
Anne: Hıı sizin ne yediğinizi söyliyim. Kahve ve yanında istediğiniz az bir kuru pasta . Hepiniz bir tane aldınız o kadar değil mi?’ ( Durdu kızını sıktığını hisseden annesi konuyu değiştirmeye karar verdi . ) ‘ ‘Neyse geliyor musun? ‘
Kızının gelemeyeceğini biliyordu ama dayanamayıp genede sordu. Bu yıl başında üç gün tatildi. Tamam yolculuk çok uzun ve yorucuydu ama yıllardır kızı hiçbir yılbaşında yanlarında değildi. Oysa yılbaşı bir yıl nasıl geçeceğini gösterirdi. O sebepten yıllardır kızlarını yaz tatilinde bile doğru düzgün görememişlerdi. Bu sefer gelseydi. Hem onlar yalnız kalmazlardı hemende kızları yapayalnız evinde oturmak zorunda olmazdı.
Anne: Kızım yapma bu sefer gel biliyorum tam on saat yol gelmen gerekecek ama bu sefer tatil üç gün hadi çık gel. Kızım yapa yalnız kalmaktan sıkılmadın mı? Tamam bizde yalnızız gelen giden yok ama sen yanımızda olursun o da bize yeter. Sema hatırlıyor musun yıllar yıllar önce ne güzel yılbaşılar kutlardık. Herkes bir araya gelirdi. Hep beraber yemekler yenir çaylar içilirdi erkekler okey oynadı. Biz örgü örer sohbet ederdik siz tavla oynardınız. Sonra tatlılar oh ne güzel olurdu. Peşinden meyve ve saat on ikiden sonra gelen o çayın tadına doyum olmazdı. Yemek içmekten midemize agrı girse de sabaha karşı herkes evlere dağılıp yürüyerek giderken yediklerimizi sindirirdik. Ne güzel günlerdi. Ama hepsi hayal oldu. Herkesin çocukları evlendi. Dünürleriyle gider gelir oldular. Ne olurdu herkes bir araya gelsek. Ne olacak yemekleri tek ev yapmaz bölüşür yapardık. Ama ne hiç kimse başkasını istemez oldu. ‘ kadın iç çekmeye başlamıştı. Çok hüzünlendiği beliydi.
Sema sonunda aradığını buldu ve işini tamamlayıp kendi kendine güldü ‘ Anne sen üzülme ben geliyorum. Bak şimdiden söylemeliyim. Üçüncü gün döneceğim . Bir gün daha kal deme biletimi aldım bile .’
Annesi Semanın söylediklerini sevinçten duymadı bile sevinçten deliye dönmüştü. Eşine dönüp bağırarak kahkaha atarak . ‘ Kız geliyor. Kız geliyor koş hindi al. Tavuğu filan bırak hindi al. ‘ diye bağırıyordu. Sevinçten ne yapacağını bilemeyen kadının einden telefonu babası aldı.
Baba: ‘ Kızım geliyor musun ? ‘
Sema: ‘ Geliyorum baba. Anneme söyledim. Üçüncü gün döneceğim. Hiçbir şey yapmayın. Annem şimdi abartır yapmasın. Hastalanırsa yılbaşının bir anlamı kalmaz ve bende şimdi gelmekten vazgeçerim.’
Baba (sesinden mutluluğu beli olan adam ) ‘ Sen merak etme ben izin vermem. Sen gel özledik beraber olmak çok güzel olacak’ .
…
Sema hemen kalkıp mutfağa gitti. Önce aldıklarını yerleştirdi. Sonra kendine küçük bir hazırlıkla basit bir yemek hazırladı ve televizyon karşısında yemeğini yedikten sonra bulaşıkları halletti. Yorgundu dinlense ne güzel olurdu ama yapacak işleri vardı. Önce okul ile ilgili işlerini halletti. Çocukların sözlü notlarını girdi sonrada ertesi günün derslerine hazırlandı. ( Yarında tatil dönüşü hazırlığını yapıyım yoksa dönüşte zorlanırım diye düşündü.)
Okul işleri bitiğinde gözüne kart postallar çarptı ve hemen oturup kırmızı kalemle onlara küçük notlar yazdı. Her kart postalla keyfi yerine geldi. Eve gitmesine üç gün vardı yapacak işte çoktu. Geç yattı . Az bir uykuyla uyumasına rağmen sabah o kadar mutlu ve iyi hissederek uyandı ki hemen kalkıp hazırlandı. Okulun yolu da postane ye uğrayıp kart postaların hepsini adreslerine postalarken kendi kendine gülümsüyordu. Neşe içinde girdiği öğretmenler odasından aynı neşeyle ayrılırken aklıda yapacakları vardı. O gün dersler su gibi akıp geçerken çocuklarla birlikte molaları bile ziyan etmiyorlardı. Tatil için verilen ödevler çocukların canı sıkılsa da öğretmenlerinin çözemedikleri her soruda yardım edeceğini çok iyi biliyorlardı. Her sınıftan çıkışında öğrencileri hep bir ağızdan ‘ Mutlu yıllar öğretmenim’ diye ‘bağırıyorlardı. ‘ Umarım çok güzel bir yıl olacak’ diye düşünüyordu.
Üç günü boyunca hiç durmadan çalıştı hazırlık yaptı en son gün elinden telefon hiç düşmedi. Sonunda keyfi yerine gelip kendini koltuğa bıraktığında ayakta duracak hali kalmamıştı. Dış kapının yanında valizi bekliyordu. Bileti yatağının yanına koydu. O yorgunlukla kendini yatağa bıraktıktan sonra hiçbir şey düşünmedi. Odaya perdenin kenarından sızan ay ışığına bakarak uykuya daldı. Sabah güneş göz kırparken çalan saatin alarmıyla yataktan kalkıp hemen valizi yanında okula koştu. Derslerin bitimini belerken sürekli saatte bakıyordu. Öğrencilerine bir süprizi vardı her girdiği sınıfta tahtaya ufak bir video izleterek dersi bitirdi. Bütün öğrencilerinin yeni yılını kutladı.
Arkadaşlarına son ders öncesi iyi yıllar diledi ve son ders çıkışı valizini alarak ilk bulduğu taksiyle hemen otogara koştu ve otobüsüne tam vaktinde yetişti. Önden üçüncü sırada yerini alırken yanındaki yol arkadaşının gelmemişti. Valizini yerleştirdi . Kitabını yanına alıp oturduğu sırada telaşlı bir kadın yolcu yanında bir erkekle otobüse bindi. Kadın yanındaki yol arkadaşıydı kısa bir selamlaşmanın ardından istemeden kulak misafir oldu.
Kadın: ‘ Benim yerim burası senin ki nerede ? ‘
Adam: ‘ Ben iki sıra arkada olacağım. Yol uzun uyumaya çalış.’
Kadın: ‘ Bizimkiler çok şaşıracak’.
Adam: ‘ Evet. Çok mutlu olacaklar.’
…
Sema yolculuğun ilk saatinin sonunda yol arkadaşıyla gerçekten arkadaş olmuştu . Hatta çocukluğunun geçtiği ilk mahallelerinde olduğunu öğrendiği yolculuk arkadaşıyla çok keyifli sohbet etti.
Hande : Ya demek sende orda oturuyorsun.
Sema: Hayır biz oradan yıllar önce taşındık . Ama çocukluğumun geçtiği mahalle unutmam mümkün değil. İlk okulu bitirince oradan taşındık. Ailem şimdi daha küçük bir evde oturuyorlar. Eh evde kimse kalmadı onlarda küçük ev tercih ettiler.
Hande: Ya üzüldüm. Biz de abim ilk okuldayken taşınmışız. Ben o zamanlar daha iki yaşındaymışım. Yıllar sonra geri döndük beş yıldır memleketimizdeyiz.
Sema gülümsedi: Sende evi çok özlemişsin. Üniversite değil mi?
Hande: Evet. Ya aslında abimle kalıyorum. Ev sıkıntım yok yalnızda değilim ama ev işte ..’
Sema: ‘ Anne yemeği değil mi ! ‘
Hande: ‘ Öyle değil mi..’
Sema: ‘ öyle .. Ne zamandır? ‘
Hande: ‘ Ya iki yıldır. Daha üç yılım daha var. ‘
Sema: ‘ Bölümün nedir? ‘
Hande: ‘ Ben mimarlık okuyorum .. ‘
Sema başını salladı ve imalı : ‘ Sen onu bir daha dönemeyecek olarak düşün. Biliyorsun. Memleketimiz biraz küçük mimarlık için biraz uygun değil. İyi bir mimar olmak istiyorsan büyük şehirlerde olman gerekecek. ‘
Hande üzgün sıkın : ‘ Haklısın.’
Güzel sohbette ilk mola yerine geldiklerinde de devam ettiler. Hande abisini tanıştırdığında ;
Hande: Abi bu yolculuk arkadaşım Sema . Sema abim Bülent .’
Sema : ‘ Tanışığıma menün oldum ‘ Semanın Bülent’in yüzünde tanıdık bir şeyler gördüğü yüzünden okunuyordu. Bülent’in bakışları da ona seni tanıyorum diyordu.
Bülent: ‘ Sen beni hatırlamadın ancak ben seni görür görmez tanıdım. Ben ilk okul arkadaşın Bülent’.
Sema çok şaşırmıştı. Bülent sınıf arkadaşı sıra arkadaşı hatta ilk erkek arkadaşı Bülent ti. Okul yıllarından bahsetmeye başladılar .
Bülent: ‘Ee sen ne yapıyorsun. Hep hayalin öğretmen olmaktı ? ‘
Sema: ‘ Matematik öğretmeniyim. Benim liseli çocuklarla başım dertte. Sen sende diş hekimi olmak istiyordun’
Bülent gülümsedi semada gülümsüyordu . İkisi de biliyordu.
Hande : ‘ abim üniversitede diş hekimliği yapıyor bu yıl derslere de girmeye başladı. Onunda senin gibi öğrencileriyle başı dertte : ‘
Hande kısa sürede Bülent ve Sema arasında bir şeyler olabileceğini anlayan hande ikisini birbirine yakınlaştırmaya çalıştı. Yolculuk boyunca okul anılarından bahsettiler. Hande Semanın telefon numarasını almayı ihmal etmedi.
Otobüsten indiklerinde kısa bir vedalaşmadan sonra Sema hemen evin yolunu tutu. Ailesine süprizi vardı.
Hande ve Bülent evlerine giderken Bülent biraz üzgündü.
Hande: ‘ Sema da bizim gibi ailesine sürpriz yapacakmış. Bizden biraz farklı tabii onun planı bayağı büyük. O bütün yakın akrabalarını bir araya getireceği için biraz telaşlıydı. Ben Semanın telefon numarasını aldım. Ne garip değil mi! ilk okulun üçüncü sınıfında ayrılmışsınız. Biz babamın görevi gereği Antalya ya gitmişiz. Ben hiç tanımasam da biz Semayla aynı mahallede oturmuşuz. Şimdi onlar başka yerdeler ama aynı şehirdeyiz. Görüşebiliriz. ‘.
Bülent biraz üzgün ve kırgın: ‘ Nerden görüşeceğiz ! Kaç gün buradayız ki? ‘.
Hande yaramaz bir çocuk edasıyla İçinden ( tamda düşündüğüm gibi) geçirdikten sonra: ‘ Abi biz beraber aynı şehirden geldik. Sema öğretmen olduğunu söyledi ya. Hatta okulunu da söyledi. Yani biz aynı şehirde yaşıyoruz. Ha bu arada burada da görüşebiliriz. Telefon numarasını alırken burada da görüşmeye karar verdik. ‘ dediğinde Bülent çok mutlu oldu. Onlarda telaşla evine gittiler.
Sema evini kapısına geldiğinde anne ve babası telaş içindeydi . Kızına verdiği tutamayan annesi onlarca çeşit yemek yapmıştı ve evden buram buram yemek kokuları yayılıyordu. Babası ise annesini durdurmak için ne yapsa fayda etmiyordu.
Baba: ‘ Hadi bitir artık yarım saatte çıkalım ancak gideceğiz. Kızımız gelecek ama sen hala burada yemek yapıyor olacaksın ‘ derken kapı çaldı ve kapıyı açan babası kızını kapıda görünce çok sevindi ama Sema babasına susmasını işaret edip . Sessizce içeri girip babasına sarıldı ve ‘ Kim gelmiş yoksa hindi mi geldi. Zaten geç kaldı yetişmeyecek.’ Diyen annesine sarıldığında annesi çığlık atı sonra anne kız kucaklaştılar.
Bir süre hasret giderdiler bu sırada kapı çalındı ve hindileri pişmiş olarak kapıdaydı. Annesi pişmiş hindiyi görünce çık sevindi.
Anne: ‘ Hindiyi pişmiş almakla en iyisini yapmışsın. ‘ dediğinde kocası ona garip garip bakarken kızı gelip annesinin yanağından öpüp.
Sema: ‘ Ben yaptım. Senin onlarca çeşit şey hazırlayacağını bildiğim için bari hindi hazır olsun istedim. ‘
Anne: ‘ Benim düşünceli kızım. Ah keşke hindi biraz küçük olsaydı biz bunu üç gün yersek belki biter. ‘ dediğinde kızının yüzündeki muzip ifadeyi gördüğü sırada birden kapı çalındı. Sema koşup kapıyı açtığında Amcası , yengesi ve iki kızı eşleri ve dünürleri vardı. Herkes birbirini gördüğüne çok sevindiler.
Herkes kucaklaşıp sarılırken annesini misafirlere ne ikram etse telaşı başlarken ikinci üçüncü dördüncü kez kapı çalındığında herkes bir araya gelmişti. Amcası, hallası , teyzesi , eşleri ve çocukları , torunları ev şenlenmişti ve gelenlerin hiçbiri eli boş gelmiyordu. Tatlılar tuzlularla ev bezenirken Tekrar kapı çaldığında ;
Babası: Gelecek kimse kaldı mı ? ‘ deyip telaşla geldi ve ilk gelen mahalle marketiydi. Daha kapı kapanmadan manavda gelmişti. Peşinden tekrar çaldığında büyük bir pasta gelmişti. Gelinler kızlar ve Sema kalkıp sofrayı hazırlarken herkesin keyfine diyecek yoktu. Semanın babası dayanamayıp
Baba: Ya nasıl oldu da gelebildiniz . Sema mı sizi davet etti? Yıllar var ki bir araya gelemiyorduk.
Anne: ‘ nedendir bilinmez. Bakın ne güzel oldu . Kocaman bir aile olduk. Gelinlerimiz. Damatlarımız. Dünürlerimiz . Ne kadar güzel bir arada olmak’
Hepsi birlikte kart postalı gösterdiler. Kartpostalda kocaman bir ailenin resmi yapılmıştı. Semanın babası birini alıp okuduğunda ‘ Bu güzel günlerin ne kadar güzeldi. Hep birlikte olmak umuduyla … Mutlu yıllar.’ Yazıyordu. Adres ve saat evlerini işaret ediyordu.
O gece dolu doluydu. Yemekten mide fesadı geçireceklerdi. Ev özlemle dolup taşmıştı. Bir arada olmayı ne kadar özlediklerini ilklerinde hissederken evin neşe kaynağı televizyonda çalan her şarkıyla ortada oynayan çocuklardı.Erkekler masa kurmuş okey oynarken hanımlar oturmuş televizyon karşısında sohbetteydiler . Gençler tavla partisi yaptılar galip sema olmuştu. Herkes Çocuklara alkışla eşlik ediyorlardı. Gençler evin balkonunda bir süre sohbet ettikten sonra çaylar ikram edildi arkasından meyveler yendi. Gençlerin kanı kaynıyordu. Herkesi kaldırıp dışarı çıktılar saat on ikiyi vururken gençler gece yürüyüşüne çıkmaya karar verdiler. Büyüklerde onlara eşlik ettiler. Sadece soğu sevmeyen yengesi evde kalmıştı tatlı uykularına dalmış olan çocukların başındaydı. Neşe içinde sokakta yürürlerken saat on ikiyi gösterince havayi fişek gösterisini izlediler ve sıkı sıkı birbirlerine sarılıp yeni yılın hepsine güzellikler getirmesini dilediler. Kısa süre sonra herkesin telefonlarına yeni yıl mesajları gelmeye başlamıştı. Semayı gelen mesajlardan Bülent in mesajı mutlu etmişti.
Neşe içinde eve geri geldiklerinde sema unutulan kocaman pastayı getirdiğinde herkes bir daha şaşırdı. Pastanın üstünde kartpostalın resmi vardı. Herkes yedikten sonra iş şakalaşmaya dönüşünce gençlerin üstü başı pasta olmuştu. Semanın annesi herkese kıyafet buldu. Kuzenlerinin eşlerinin halleri çok komikti. Sema çay demlemişti. Babasının ve annesini kıyafeti içindeki gençler çaylarını yudumlarken çok komiklerdi. Soğukta üşüdüklerini o zaman fark ettiler..
O gece büyükler odalarda yatarken gençler sabahı salonda yer yatağında karşıladılar. Erkekler ayrı yatakta kızlar ayrı yataktaydılar. Sohbetler eski günleri aratmıyordu. Güldüler güldürdüler. Sıkış sıkış tepiş tepiş ama mutlu uykulara daldılar.
Sabah kahvaltılarını anneleri hazırlayan gençleri uyandırmak çok zor oldu. Başaramadıklarında çocuklar odaya girmesi ve yatakların üstünde hoplamaya başlamasıyla herkes uyandı.
Kahvaltıda bir kuş sütü eksikti. Sabah kahvaltısında herkes birbirine ne kadar yakın olduğunu dost olmanın bir araya gelmenin hiçte zor olmadığını bir kez daha gördüler. Bir yıl sonra yeni yıl gene bir arada kutlamaya karar verdiler .Bu sefer adresleri Semanın amcasının evinde olacaklardı.
Sema yeni yıla eski dostlarına yeni dostlar ekleyerek girmişti. Ailesi ve akrabalarıyla olmanın yanında bir başka mutluluğu da Hande ve Bülent ten gelen iyi yıllar mesajı ona yeni mutlulukların kapısını açıyordu. Dönerken de beraber döneceklerdi.
O gün herkes Semaya teşekkür etti. ‘ Uzun zaman sonra böylesine mutlu bir gün geçirmedik ‘ dediklerinde Sema ‘ Uzun zamandır hiç hissetmediği kadar mutlu ve hayat dolu olmadığını düşünüyordu. Onlarında aynı şeyleri düşündüğünü bildiği için ‘ Biz sevgiyi paylaştık. Bu sevgi bizi çok mutlu etti. Umarım bir daha bu mutluluğu kaybetmeyiz ‘ dediğinde herkes onu sıkı sıkı kucakladı.
Unutulmaz bir yılla unutulmaz bir anıyı paylaşmanın mutluluğuyla başlamıştı ve Herkes çok güzel bir yıl geçirecekti.
Mavi İlkay Masal
Pandemi yüzünden hepimiz aynı durumdayız yazık bize yeni doğmuş torunumu göremiyorum üç aylık oldu bile.😔 sağlık önemli tabi Allah eksikliklerini göstermesin.💞💞💞
BeğenBeğen
Üzüldüm. Ama sağlıkları için onların ve sizin sağlığınız için. hepimiz aynı durumdayız. Aylardır görüşemiyoruz. Umarım yakında bu günler aşacağız.
BeğenLiked by 2 people
güzel ve gerçek hayatta benzerleri görülen bir hikaye.
BeğenBeğen
Umarım 🥰
BeğenBeğen