kaşağı

ÖMER SEYFETTİN HİKAYESİ
KAŞAĞI HİKAYESİ
Kardeşimle ahırda sürekli oyunlar onardık. Her yaz annem İstanbul a giderdi. O İstanbul dayken ben ve kardeşi m Hasan bütün zamanımızı ahırda geçirirdik. HASANLA Dadaruh un yanından hiç ayrılmazdık. Dadaruh babamın seyisi yaşlı bir adamdı. Her sabaha erkenden kalkıp ahıra koşmak atlarla ilgilenmek suya götürmek, çıplak sırtlarına binmek , ne doyulmaz bir zevkti. Hasan korkardı Dadaruh onu kucağına alıp önüne oturturdu. Torbalara arpa doldurmak, yemliklere ot doldurmak gübreleri kaldırmak en eğlenceli oyunlardan bile güzeldi. Dadaruh kaşağıyla işe başladı mı tık tık tık tıpkı bir saat gibi sesler çıkardı. Bende yerimde duramaz ‘Bende yapacağım diye tuttururdum.’ Oda ‘ Henüz küçüksün büyünce yaparsın ‘ derdi. Ben ısrar edince beni Tosunun sırtına koyar elime kaşağıyı verirdi. ‘ Hadi yap ‘ derdi.Bu demiri hayvanın sırtına sürterdim ama Dadruh un çıkardığı sesi çıkarmayı başaramazdım. Sonra at kuyruğunu salıyor mu diye bakmak isterdim ama göremezdim. Her
Her sabah ahıra gelir kağa yı ben yapacağım diyi dururdum.
‘ ayapamazsın ‘ derdi.
‘’ Neden’’ derdim
‘Oda küçüksün boyun at kadar olunca yapabilirsin ‘derdi.
At ve ahır işlerinde iyiydim yalnız tımarı beceremiyordum. Sanki kaşağının düzenli ritmi Tosunun hoşuna gidiyordu. Tımarın bitmesine yakın Tosun huysuzlanınca Dadaruh hemen ‘ Höyt ‘ diye sanrısına vurunca tosun sakinleşirdi. Oda diğer atları tımar ederdi. Bir gün ahırda tek başımaydım ve Tosunu tımar etmek istedim. Aradım taradım ahırda kaşağıyı bulamadım. Bende Dadaruh un kaldığı penceresiz küçük odaya gittim . Odada aradım taradım bulamadım. Sonunda yatağın altında yeşil sadıktan annemin alıp İstanbul dan getirdiği fakton kaşağı çıktı alıp hemen Tosunu tımar etmeye başladım ama hayvan huysuzlandı bende baktım kaşağı yeni dişleri çok keskin bende onu törpülemek için duvarların taşlarına sürttüm. Tekrar denedim atlar huysuzlandı. ‘ Sanırım acıtıyor ‘dedim. Öfkelendim ve çeşmeye koştum orada kaşağıyı bir taş bulup ezdim. Sonrada suya attım.
Babam her sabah işe gitmeden ahırlara uğrara ezişmiş kaşağıyı bulunca çok kızıdı. Dadaruh çağırdı onun yapıp yapmadığını söyledi. Babamda bana sordu o sırada Evin hizmetçisi Pervin le evdeydi. Ben babamdan çok korkardım. ‘
Babam bana bir şey sormadan dan. ‘ Hasan dedim.’
Nasıl olduğunu sorduğunda ‘– Evet, dün Dadaruh uyurken odaya girdi. Sandıktan aldı. Sonra yalağın taşında ezdi.’ Dedim.
Babam Hasanı çağırtı yalan söylerse döveceğini söyledi ve ‘ Bu kaşağıı sen mi ezdin dedi. O da ‘ Ben kırmadım ‘ dedi.
Babam kızdı ve ‘ Yalan söyleme . dedi. Hasan ben yapmadım diyince babam Üzerine yürüdü ve ‘ Utanmaz yalancı ‘ diye yüzüne bir tokat vurdu ve Hasanın ahırlara girmesini yasakladı. Evden çıkıp ahırlara gelemedi. Annem geldi ama Hasanın cezası bitmedi. Hasan her akşam bana atları sorardı. Tayların büyüyüp büyümediğini sorardı. Bende anlatırdım. Babamın aklına o olay elince ‘ O yalancı ‘ derdi . Hasanda o tokadı hatırlar ağlamaya başlardı. Bir gün Hasan hastalandı. Hem de çok Hastalanınca kasabaya at gönderdi babam. Doktor ‘ Kuşpalazı ‘ demiş. Köylü kadınlar eve üşüştüler. Dadaruh durgundu , Pervin sürekli ağlıyordu. Ne olduğunu sordum Kardeşimi hasta sata olduğunu söylediler. Ben iyileşir dedim . Pervin de kardeşimin çok hasta olduğunu söyledi.’ Kardeşin ölecek ‘ dediler. Babam Hasanın baş ucundan ayrılmıyordu. Ben uyuyamaz olmuştum. Kardeşin ölecek dediklerinde bende ağlamaya başladım. O hastalandığından beri Pervin nin yanında yatıyordum. Her uyumaya çalıştığımda Hasan gözümün önüne gelip ‘ İftiracı ‘ diyordu bana. Bir gün ben o rüyayı yine gördm ve Pervin i uyandırdım. Ona Hasana söyleyecek şeylerim olduğunu söyleyecektim. Pervin neyi diyince kaşağıyı o hale benim getirdiğim anlatım. Pervin sabaha anlatırsın dedi. Sabaha kadar uyumadım günün ilk ışıklarıyla Pervini kaldırdım. Ama Hasan gece ölmüştü. İmam ve dadruh kapıda ağlıyordu. Babamın dışarı çıkmasını bekliyorlardı.