HAYAT ENGEL TANIMAZ – GENÇLİK HEVESİ

KAHVE MOLASI
GENÇLİK HEVESİ
Günlerden Salı hayata bir kahve molası vermiştim.
Nasıl mı?
O sabah erkenden kalktım çocuklar okula gideceklerdi. Hemen hazırlandık . Elimde reçeli ekmek oğluma yedirmeye çalışırken kızıma da kabanını giymesini söylüyordum.
Oldukça soğuk bir kış günüydü ve ben iki çocuğumun elinden tutum ellerini ellerimle ısıtmaya çalıştım. Oğlumun burnu soğuktan kıpkırmızı olmuştu. Kızımsa beresini kulaklarına kadar çekmiş gözleri bile zor görünürken ben onları okul kapısında bıraktım.
İkisi de el sallayarak arkadaşlarını yanına gittiler daha sonra okula girdiler. Çocuklar okul dan içeri girene kadar içim rahat etmiyordu. Onlar içeri girince derin bir oh çekip eve dönüş yoluna düştüm. Ellerimde eldivenim yoktu telaştan vestiyerde unutmuştum. Ellerimin kızardığını fark edince cebime koyup düştüm yolla.
Mahallenin bir ucunda ilkokul diğer ucunda lise vardı bizim evde liseden bir sokak arkadaydı. Bakkalımıza uğradım iki ekmek aldım eve gidip kahvaltı yapacak ve öğlen çocuklara yedirmek üzere kolay sandviçler hazırlayacaktım. Okul ile ev arası on beş dakikaydı okul arası ise bir saat yani yolda yarım saat geçeceği için kolayca yiyecekleri şeyler hazırlamalıydım.
Yaz ne güzeldi havalar sıcak olduğu için çocuklarla okul bahçesinde öğle arasını değerlendiriyorduk. Bütün anneler birleşip her gün birimiz çocuklara ilgileniyorduk. Arada da hepimiz topluca bir araya geliyorduk.
Tabii bu durum bizim için güzel olduğu kadar fakir çocuklar için çok üzücü oluyordu. Bizde onları aramıza alıp hemen çocuklarımıza arkadaş olmalarını sağlayarak sorunu çözüyorduk.
İşte bu düşünceler içinde lisenin önünden geçerken lise kapısında birkaç gencin bir arabanın başında olduğunu fark ettim. Araba dan kulakları sağ eden bir müzik sesi yükseliyordu ve camları sonuna kadar açıktı. İçerden iki kişi kollarını çıkarmış ellerinde dumanı tüten bir şey salıyordu. Sigara olmalıydı.
Derken okuldan çıkıp yanlarına gelen birkaç genç arabanın içine bakmaya çalışırken ben onlara iyice yaklaşmıştım tam karşı kaldırıma geçerken okuldan iki öğretmen geldi ve öğrencileri okula girmeleri için uyardılar gençlerin çocuğu aldırış bile etmedi. Arabada ki iki genç öğretmenlere bağırıp çağırıyordu. Öğretmenlerin arkasında yaşlı ama oldukça dik duruşlu gür sesli biri belirdi.
Siz ikiniz ders için gelmediniz beli. Yaş daha on yedi ama babanız araba almış. Tebrikler. Şimdi madem derse girmeyeceksiniz burada ne işiniz var. Kaybolun yoksa polise haber veririm. Ayrıca ailelerinize de bu yaptığınız haber verilecek.
Arabadaki iki genç güldü ve’ Babamızın arabayı aldığımızdan heberi var. Evet babamız bize araba aldı liseyi bitirelim diye . Eh bir ara bitiririz nede olsa arabayı aldık başka bir şeye gerek yok.’
‘Öylemi yani araç kullanmak için ehliyete gerek yok.’
Ön koltukta ki genç: ‘Hoca fazla kasıyorsun. Sıkıntı yok . Araba dediğin ne ki araba oyunundan farklı değil.’
‘ Müdür sıkıntı yok her gün çarpışan otolarla çarpma talimi yaptık bir şey olmaz.’
Müdür sinirlense de beli etmemeye çalışarak elini cebine attı bir şey aradığı beliydi. Öğretmenlere döndü ‘ çocukları sınıfa sokun . Bu ikisinin velisini arayın. ‘ ‘ Bu arada bende polisi arıyorum dedi’ ve telefonu çıkardı.
Bense bu sırada karşı kaldırıma geçmiş hatta okul kapısını on on beş adım geçmiştim. Artık konuşmaları duyamam neyse şu gençlerden kurtuldum derke;
Gençler ağız dolusu küfür ederken arabayı çalıştırdılar ve araba son surat hareket etti .Neler oluyor diye arkama baktığımda gördüklerimi asla ama asla unutamayacağım. O anı gözlerimin önünde öleceğimi biliyorum.
Ne mi oldu?
Gençler öyle bir gaza basmışlardı ki yerden dumanlar yükselirken yola fırladılar. Son sürat yola fırlayan arabanın arkasında yolunda seyreden bir araç vardı ve aniden önüne fırlayan arabaya çapmamak için acı çığlıklar ata ata firen yaptıysa da beceremedi ve gençlerin olduğu çok hızlı seyreden arabaya daha tam yola yerleşmediği için arka yan kaputtan çarptı. Araba bir anda savruldu o hızla öne fırladı .
Arkada ki arabaya mı ne oldu onlarda bir duvara çarpmış gibi geriye sekti ve savruldu. Arkadaki araba tam arkamdaki direğe vurup dururken gençlerin arabası tam önüme fırladı ve karşı şeriten gelen olayı görüp firene basıp şaşkınlıkla baka kalan kadının aracına önden çarptı. Arabanın arkasından sonra önün de çarpılmıştı ve kadının ön tarafı param parça olup camları patlarken araba geldi ve bana çarptı.
Olay tam önümde gerçekleştiği için şaşkınlıkla baka kalmıştım ve ne yapacağımı bilemez haldeydim Olayları idrak ediyor ama hareket edemiyordum. Derken bir ses duydum.
Okul müdürü gür sesiyle okul içine bağırıyordu. Çabuk ambulansı ,polisi arayın. Çocukları içeri sokun kimse buraya gelmeyecek. Sonra mı gençlerin arabası nerdeyse önümde duran kadının aracına çarpmak üzereyken müdüre baktım oda bana bakıp bağırıyordu.’ Hanım efendi kaçın. KAÇIN…’
Ne yani araba bana mı çarpacak dememe kalmadı üstüme gelen kırmızı arabayı gördüm gözlerim karardı. Külçe gibi yere yıkıldım. İç organlarım uğuldadı çok soğuk bir yere çakıldım. Beynim den uğultular kulağıma hücum etti ve ben her şeyi kaybettim.
Kendime gelirken bir ses duyuyordu. Bir kadını ağlayan sesi , burnumda keskin bir limon kolonyası kokusu ve ellerimde sıcaklık. Vücudumda inanılmaz bir acı. Bacaklarımdan beynime saplanan bir ağrı. O ağrıyla inleyerek gözlerimi araladım. İlk önce her şey bulanıktı.
Gözlerim hiçbir şey seçemiyordu. Her şey ama her şey bulanıktı. Elime düşen ılık yaşlığı hissettim. Bir kadın yanı başıma oturmuş hiç durmadan bana sesleniyordu ‘ Hanım efendi iyi misiniz? Hanım efendi. ‘. Derken birine baktığını hissettim başımda başka bir gölge vardı. Eğilmiş bana bakan biri daha. ‘ Ben bir şey yapmadım. Ben bir şey yapmadım ‘ diyordu kadın .
Diğer gölge kadına eğildi omuzunu tutu ‘ Sizin kabahatiniz değil. Lütfen sakin olun. Biraz dan ambulans burada olur . Size de bakılmalı. Sizde yaralısınız. Bakın eliniz yüzünüz kan içinde.
‘ Benim bir şeyi yok . Kemerim takılıydı. Hava yastığı açıldı . Bana bir şey olmadı. O Ona da bir şey olmasın. Keşke onu kurtaracak bir hava yastığı daha olsaydı da . ‘
Adam: ‘ Sizi anlıyorum. Sakin olun lütfen. ‘
Kadın:’ Peki peki o gençler onlar ne durumda ‘
Adam: ‘ Bilmiyorum. Arkadaşlarım . Kendinde olduklarını söyledi. ‘
Kadın: ‘inşallah kemer takmışlardır. Araba yeni hava yastığı vardır. ‘
Adam: ‘ araba yeni ama kemerleri takılı değildi onun içinde yaralandı ve bir çok insanı da yaraladılar. Neyse ‘ Adam iç çekti ve geriye baktı.
Gölgeler hareket ediyor ayak sesleri geliyordu. Bulanık görüntüden korkup gözlerimi sıkı sıkıya kapamış acıya dayanmaya çalışıyordum. Nede olsa ambulans gelecekti.
Derken o korku ve acı içindeki kadının sesini gene duydum.
Kadın: ‘ Ya o diğer araba gençlere arkadan çarpan araba .Onun yüzünden..’ diyecek oldu ama adam araya girdi.
Adam: ‘ Lütfen siz sakin olun. Kazaya o araç neden olmadı . Gençlerin aracı okulun önünden her gün yaptığı gibi yola fırlayınca o arabada kaçamadı ve çarptı. O adamın kabahati yok. Şimdi baktım adamın durumu pek iyi değil emekli memurmuş.Daha emekli olalı bir ay olmuş . Arabasıda emektar on bey yıllık arabasıymış. Emektar mahvoldu şimdi ne yapacağım diyip duruyor ama önce .. ‘ adam gerisini getiremedi sesi titredi .
Ben acıyla baş etmeye çalışırken Kadın neden hala uyanmadığımı merak ediyordu. Birden aklıma çocuklarım geldi ve acı içinde inleyerek gözlerimi açtım. Bu sefer fark etmişlerdi ikisi de telaş içinde : Uyandınız mı?
Sesimin O an nasıl çıktığının farkında bile değildim ama söylediğim sözleri çok iyi hatırlıyorum.
‘ Lütfen eşimi arayın. Çocuklar çocuklar okulda . Ben onları almaya gitmezsem korkarlar.’
İki gölge birbirine baktı. Elimi tutan kadının eli titredi. Adam: ‘ Siz merak etmeyin haber veririz. Hatta isterseniz telefonu size verelim siz arayıp eşinizle konuşun.’
Adamın sesinde hafif bir rahatlama vardı ama benim cevabımla bir süre hiçbir şey diyemedi.
‘ Ben ben bulanık görüyorum. Ben sizi göremiyorum. ‘
O an soğuktan titreyen korkudan şaşkın şakın bakan gözler ve eller dona kaldı ve birbirlerine kilitlendi.
Bir ambulans sesleri geliyordu.
Adam’ Müsadenizle çantanızı açıp telefonunuzu alabilir miyim . Eşiniz arayalım.’
O an nefesimi toplamakta çok zorlandığımı hatta kadının elini çok sıktığımı hatırlıyorum. Kadın iki eliye elimi kavraraken’ Lütfen alın. Eşimin adı (yutkunmaya çalışıyordum. Boğazımın yandığını hissettim) Murat efe .Lütfen haber verin.
Sonrası bir sürü ses gürültü birsürü acı çığlık atan siren sesi ve başımda beliren iki insan ve sarılık. Bu sarı gölgeler yanı başımdaki kadını uzaklaştırıken birkaç adım ötemdeki adamın sesini duyuyordum. O ana kadar bana soru soran genç adamın sesinin bile farkına varamadım.
Adam: ‘Alo bey efendi . Evet bu eşinizin telefonu. Lütfen sakin olun. Ben …. Lisesi müdürü Ali …. Sizi arıyorum çünkü okulumuzun önünde bir kaza oldu ve eşiniz bu kazada yaralandı. Şu anda sağlık görevlileri kendisine bakıyor. Her halde en yakındaki hastaneye götürülecekler. Evet evet eşiniz iyi kendisi konuşacak durumda olmadığı için benim sizi aramamı istedi . Lütfen sakin olun eşinizin isteği çocuklarınızı okuldan almanız. Sanırım öğle arasında okulda kalırlar ve korkarlar diye endişeli. Lütfen sakin olun konuşamıyor çünkü sağlık görevlileri başında…’
Dereken bana seslenen genç adamın sesini duydum: ‘ Hanım efendi hanım efendi beni duyuyor musunuz. Allah allah bilin açık ama gözler ışık . ‘
Gözüme değen ışığa tepki verince ‘ Oh neyse . Beni duyuyor musunuz. ‘
‘Duyuyorum. ‘
Kadının bağırdığını duyunca daha fazla şaşırdım: ‘ Gözleri görmüyor lütfen ona yardım edin. ‘
Kadın o sırada sedyeye alınıyordu. Bir şeyin canını yaktığı beliydi.
‘ Lütfen sakin olun arkadaşım ona bakıyor . Sizin de her yerinizde cam parçaları var onları çıkarmalıyım. Bir kısmınıda hastane de çıkarılacak.’
Kadın: ‘ onu almadan gitmeme.’
Sağlık görevlisi kız: ‘ tamam sakin olun ikinizi bir ambulansa alacağız. Şimdi müsaadenizle size yardım etmeliyim. ‘
İşte o an benim de yaralı olduğumu fark edebilmiştim. Öyleki yerimden kıpırdayamıyordum.
Başımdaki sarılı genç boynuma boyunluk taktı ve bana ağrıyan yerlerimi sorduğunda.
‘Gözlerim her şeyi bulanık görüyor. Bacaklarımdan bir açı beynime saplanıyor. Kulaklarım uğulduyor ‘ dedi mi hatırlıyorum.
Sonra müdür yanıma gelip telefonu çantama koydu ve’ Eşinize haber verdim önce çocukları alıp annenize bırakacak sonrada sizin yanınıza gelecek endişelenmeyin.
‘ sağ olun müdür bey’
‘ Nerden anladınız. Konuşmayı mı?’
‘ evet. Siz iyi bir insansınız’.
Sonra mı ne oldu sizin bir kahve içme sürenizde gerçekleşen bu olaydan beni ekmek poşetim kurtardı. Araba ile aramda yastık görevi gören ekmekler hayatımı kurtarsa da iki bacak kırı ile aylarca hastanede ve evde yatım bir süre eşim ve annem bana baktı çocuklarımla ilgilenemedim. Ama çocuklarım ile kaldığıma şükretim. Beyin sarısıntısı geçirmiştim.
O kadına mı ne oldu . Oda iyi ikimiz çok iyi dost olduk her hafta görüşürüz hatta beraber iş kurmayı düşünüyoruz.
Müdür bey herkesin taktirini kazandı. Bizimde en yakın arkadaşımız aile dostumuz oldu ailesi ile. Arka araçtaki adam aylarca yatağa mahkum kaldı şimdi topallıyor ve torunlarıyla olduğuna mutlu bir daha araba kullanmak niyetinde değil.
İki genç bir yıl hastanede kaldı. Arabayı kullanan hapiste atılacaktı ev hapsi cezası aldı. Yaptıklarından çok pişmandı. Onu kışkırtan ve kaçmalarını söyleyen arkadaşı ise bütün suçu onun üstüne atınca hapisten kurtuldu ve yaptıklarından hiç pişman değildi . Hatta bunun havasını attı .
Günler geçip bütün aileler çocuklarını ondan uzaklaştırdıkça cüzzamlı muamelesi görüp hiç bir okuldan istenmeyince ne yapacağını bilemedi. Hala da bilemiyordur.
Ailelerine mi ne oldu anne ve babalıkları sorgulandı ve çocukları ile hepimize yaşatıklarının hesabını kendilerine bile veremedikleri bir hayata mahkum oldular.
Biz mi ne dedik ; ‘ kimimiz esti gürledi.’ ‘ kimimiz hesabı adalete ve Allaha bıraktı’ ‘ bense çocuklarıma asla bunu yapmamaya söz verirdim.
Bunun anlayabilmeleri pek mümkün görünmüyordu.
Kimse ölmedi ama hepimiz büyük acılar çektik . Bağzılarımızın yatı tamamen değişti. Hayalleri olan sadece bir heves uğruna bütün hayatını bir kör kuyunun dibinde sonsuza kadar kalmaya mahkum olan yeni yeşeren gençlerde çok acı çekti.
Neden mi bu acılara yaşadık?
Neden mi ? Bir gençlik hevesi yüzünden !
Mavi İlkay Masal.