KÜLKEDİSİ Dünya masalları

KÜLKEDİSİ

                      KÜLKEDİSİ

 Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde küçük güzel mi güzel bir kız varmış.

 Bu küçük kızın güzel bir ailesi çok güzel bir annesi çok iyi bir babası varmış. Ailesiyle mutlu mesut yaşarken günlerden bir gün sevgili annesi hastalanmış.

 Babası ne yapsın çare aramış. Ülkenin en iyi doktorları gelip annesine bakmışlar ama annesi iyileşememiş. Annesi aralarından ayrılınca onu özeleşeler de baba kız birlikte mutlu bir hayat yaşamaya başlamışlar.

 Babası tüccar olduğu için uzun seyahatlere çıkar her gelişinde kızını biraz daha büyümüş buluyormuş.

 Güzel kız ise evlerinde babasını bekleyerek günlerini geçirirken; babası bir gün atık büyüdüğünü kendisinin yaşlandığını ve o evlenip gidince yalnız kalmamak için evlenmek istediğini kızının ne düşündüğünü sorumuş . Güzeller kızı babasının yalnız kalmasını istemediği için ‘ Tabii ki babacım evlenmelisin’ deyince . Babası bir dul kadınla evlenmek istediğini söylemiş.

 Günler günleri kovalamış babası evlenip geldiğinde kızın bir üvey annesi ve iki üvey kız kardeşi olmuş. Kadın kızın güzelliğini görünce onu çok kıskanmış. Çünkü kendi kızları hiç ama hiç güzel değillermiş.

 Günler aylar yıllar geçip giderken babası hiç durmadan çalışıyor ama yeni eşini hiçbir şekilde mutlu edemiyormuş . Yeni eşi evlerinde sürekli davetler partiler veriyor ve sürekli partilere davetlere katılıyormuş. Bu masrafı karşılayabilmek için adam çalışmaktan yorgun düşüyormuş. Babası bu yorgun ve yaşlanmış hali kız  çok üzülüyormuş.

 Üstelik üvey annesi ona kötü davranmasa da iyide davranmıyormuş. Verdiği davet ve balolara ; gitti davet ve balolara üvey kızını yanında götürmediği için zamanla herkes tüccarın güzeller güzeli kızını unutmaya başlamış. Kadının istediği de buymuş. Çünkü herkes kızın güzelliğini annesinden aldığını söylüyormuş.

  Babası üvey kızlarının ve karısının masrafına yetişe bilmek için seyahatte çıkılmayacak bir mevsimde yola çıkmış amacı çok büyük bir iş yapıp bir daha gitmemek ve geri geldiğinde güzel kızını iyi bir adam ile evlendirmekmiş.

 Yola çıkarken karısına kızını emanet etmiş. Karısı’ senin kızın benim kızım. Sen hiç merak etme .Ben ona çok iyi bakacağım . Kızlarımdan ayırmayacağım’ demiş.

 Ama adam karısının bu sözlerine hiç inanmamış. Onu evin emektar çalışanlarına da emanet etmiş. Onlar kızı çok sevdikleri için hemen kabul etmişler. Adam birazcık içi rahatlamış bir şekilde kızıyla vedalaşıp yola çıkmış.

 Günler aylar geçmiş.

 Bir gece dışarda fırtına varken Güzel kız babasının kaybolduğu haberini almış .

 O günden sonra üvey annesi ona evin hizmetçisi gibi davranmaya başlamış. Günler günleri kovalarken güzeller güzeli kızı koruyan evin çalışanları ise birer bire evden kovulunca kız yapa yalnız kalmış.

 Güzeller güzeli kız o günden sonra kedilerle , köpeklerle , farelerle kuşlarla ve atlarla arkadaş olmuş.

 Üvey annesi gönderdiği çalışanların işlerini güzel kıza yatırmaya başlamış.

 Güzel kızın hayatı her gün biraz daha zorlaşıyormuş. Üvey annesi paralarını evde çalışanlara yetmeyeceğini söyleyip yolladıktan sonra bütün evin işlerini güzel kıza yaptırmaya başlamış. Güzel kız sabahın ilk ışıkları kalkıp gece yarısına kadar üvey annesi ve üvey kardeşlerini isteklerine yetişmeye çalışıyormuş.

  Bir sabah  güzel kız hayatta ki her şeyini tamamen kaybetmiş. Artık doğduğu ev onun değilmiş.

   O sabah üvey annesi odasına gelip bu büyük ve iyi ısınan odada kızlarının kalması gerektiğini söyleyip güzel kızı tavan arasında kalmasını söylemiş. Tavan arası çok soğukmuş. Yerlerde yatan güzel kızın ne yatağı nede bir yorganı varmış.

  Güzel kız yorgunluktan ve üşümemek için mutfaktaki şöminenin önünde ısınırken uyuya kalıyormuş. Bunu bilen üvey kardeşleri  güzel kıza bir ad takmışlar . Güzel kıza  ‘külkedisi diyorlarmış.

  Külkedisinin her günü koşturmaktan perişan halde geçiyormuş.

 Külkedisi yemek hazır mı?

 Külkedisi evin bütün işleri yapıldı mı ?’sözleri arasında geçerken güzeller güzeli kız artık çok yalnız ve mutsuzmuş.

  Günleri mutsuz ve umutsuz geçerken . Bir gün evlerinin kapısı çalınmış. Kapıda saraydan gelen uşak ve elinde bir davetiye varmış.

  Davetiye de ‘  Kralın sarayda verdiği baloya ülkenin bütün genç kızları davetlidir ’yazıyormuş. İşte bu davetiyeyi alan üvey anne çok ama çok sevinmiş çünkü;

  Kralın Prensi evlendirmek istediğini bilen üvey anne hemen hazırlıklara başlamış kızlarına yeni elbiseler , takılar ve ayakkabılar almış . Kocasından kalan paraların hepsini son kuruşuna kadar harcamış . Külkedisine hazırlattığı özel kremler, banyolarla kızlarını baloya hazırlamış.

 Külkedisi ise o baloya gidebileceğini düşünerek annesinden kalan en güzel elbisesini hazırlamış.

 Balo günü gelmiş. O gün akşama kadar kızların hazırlamasına ve ev işlerine koşturan külkedisi üvey annesi ve üvey kız kardeşleri çıkarken aceleyle elbisesini giyip gelmiş.

 Üvey annesi külkedisini görünce şaşırır üvey kardeşleri de şaşkın bakarken üvey annesi ve kardeşleri ona gülmeye başlamışlar. Üvey annesi :‘ Bu kirli ve pasaklı halinle ve üstündeki o kötü elbiseyle bizimle mi gelmeyi planlıyorsun ‘ demiş. Üvey kardeşleri de alay etmişler ve kahkahalarla çıkıp gitmişler.

 Onlar güle eğlene faytonlarına binip giderken güzeller güzeli kızın  yüzü solmuş ağlamaya başlamış.

 Külkedisi çok ama çok üzülüyormuş. Mutfaktaki şöminenin karşısında ağlaya ağlaya uyuya kalmış. Bu sırada bir ses ile uyanır.

 ‘ Güzel kız çok mu üzgünsün ‘

 Kız Üzgün olduğunu söyleyince o ses ‘ Niçin üzgüsün? Yoksa o baloya  mı gitmek istiyorsun’ demiş.

 Kız sesi ararken birde ne görsün tam yanı başında güzeller güzeli bir kadın. Işıl ışıl parlayan bu kadın ona gülerek bakarken külkedisinin içi ısınmış.

 Külkedisi ‘ sen kimsin’ demiş.

 Ses’ Ben senin peri annenim. Annen senden ayrılmadan önce seni bana emanet etmişti. Bende senin ağlamana dayanamadım geldim. Seni baloya göndereceğim’ demiş.

 Külkedisi baloya gide bileceğini duyunca çok sevinmiş. o baloya gelmek için hazırlanırken;

 Sarayın bütün kapıları açılmış. Ülkenin en önemli aileleri ile davetiyeleri yanlarında gelen ülkenin en varlıklı ailelerinin kızları saraya girmişler. Her gelen misafir ilk kez sarayı yakından gördükleri için çok heyecanlılarmış.

 Prens ise babası kral hasta olduğu için yanı başındaymış. Prens evlenmek istemezken babası oğlunu ölmeden önce evlendirmek istiyormuş. Oğlunun ülkeyi yönetirken yapa yalnız kalmasını istemediğini anlatınca prens evlenmeye razı olmasa da babasının düzenlediği baloya katılmaya karar vermiş.

 Prensin yakışıklılığını ve güçlü , başarılı biri olduğunu duyan bir çok ülkenin prensesleri de baloya katılmışlar.

 Sarayın balo salonu rengarenk insanlarla süslüymüş. Ama bütün davetlilerin gözleri gelen prenseslerin üstündeymiş. Prensesler değerli taşlarla ve taçlarla süslü birer biblo gibilermiş.

  Derken prens babası baloya katılmış ve müzik başlamış. Prens davetlileri selamlarken etrafını genç kızlar sarmış.

 Külkedisinin peri annesi külkedisinden bir balkabağı istemiş. Külkedisi hemen bahçede bulunan en büyük balkabağını bulmuş . Sonra Peri annesi bana birkaç hayvan getirir misin demiş.

 Külkedisi hayvan arkadaşlarından yardım istemiş. Onlarda kabul etmişler. Peri annesine dört fare, iki kertenkele ve kaz getirmiş . Külkedisi ile peri annesi bahçeye çıkarlar ve peri anne sihirli sopasıyla ile onlara dokununca balkabağı dev altın bir faytona. Fareler beyaz çok güzel atlara kertenkeleler siyah kıyafetli uşaklara kaz ise beyaz kıyafetli tombul bir arabacıya dönüşmüş.

 Peri annesi en son külkedisinin omuzuna dokunduğunda külkedisinin elbisesi mas mavi harika bir elbiseye dönüşürken ayağında da camdan ayakkabılar belirmiş. Külkedisi harika bir peri kızına dönüşmüş.

 Peri annesi külkedisini arabaya bindirip baloya gönderirken ‘ Gece yarısından önce balodan ayrılmasını ‘söylemiş .

Külkedisi mutluluktan uçarak baloya gitmiş. Saraya Kapısından içeri girdiği anda prens külkedisinden etkilenmiş ve hemen yanına gitmiş. Kral balonun başından itibaren etrafındaki hiçbir genç kızdan etkilenmeyen oğlu balo salonuna ışık gibi giren bu güzeller güzeli kızın peşinden gidince çok sevinmiş.

 Kral hemen adamlarını kızın kim olduğu öğrenmeleri için yollamış. Bu sırada kralın adamları kızın altın bir arabayla geldiği öğrenilince herkes bir ülkenin prensesi olduğu söylemeye başlamış.

 Prens güzel kızın yanına gidip onu dansa davet etmiş. Kendini dansa davet eden kişinin prens olduğunu bilmeyen külkedisi genç ve yakışıklı adamdan etkilenmiş ve onunla dans etmeyi kabul etmiş.

 Prens ve güzel kız rüya gibi bir dans etmişler. İzleyen herkes hayran kalmış. Onlar sohbet ederken kimse kızın kim olduğunu öğrenemiyormuş.

 Üvey annesi ve üvey kardeşleri prensi etkileyip tavlama planları yaparken gelen güzeller güzeli kıza hayran kalmışlar. O prensi ile gidince üvey anne durur mu; baloda başka damat adayları çıkar diye kızlarını genç bekar erkeklerle tanıştırıp bir taraftan da kızın kim olduğunu öğrenmeye çalışmış .

 Külkedisi prensle bahçede sohbet etmeye başlamışlar. Prens güzel mi güzel kızın yüreğinin de güzelliğini gördükçe onu bırakmamak için elinden geleni yapmış. Güzel kızın her hareketi zarif ve asilmiş. Sarayın bahçesinde tekrar dans etmeye başlamışlar. Dans ederken birden saat on ikiyi vurmaya başlamış . Külkedisi telaşlanmış ve Prense gitmesi gerektiğini söylemiş. Prens onu bırakmak istememiş.

  Külkedisi ise koşarak faytona yetişmeye çalışırken. Altın faytonun başında uşaklar telaşlı , atlar huysuz, arabacı huzursuz bir halde külkedisini beklemekteymişler.

 Külkedisi sarayın o uzun ve yüksek merdivenlerinden koşarak inerken camdan ayakkabılarından biri düşürmüş onu almaya fırsat bulamadan prensin gözü önünde altın parıl parıl parlayan faytona binmiş ve son sürat uzaklaşmış. Kralın adamları atlarına binip kızın peşine düşmüşler. Prens kızın camdan ayakkabısı ile kala kalmış.

  Kız telaşla eve varmaya çalışırken gece yarısı olmuş ve fayton bal kabağına , atlar fareye , uşaklar kertenkeleye ,arabacı kaza dönüşmüş. Külkedisi de eski haline gelir sadece cam ayakkabı kalmış. külkedisi onu alıp beze sarıp saklamış. Balkabağını da alıp dostları ile evin yolunu tutmuş. Bu arada altın fayton kralın adamları ne güzel kızı nede faytonu bulabilmişler.

 O gece ve bir çok güze ülkede tek konuşulan gizemli güzeller güzeli prenses olmuş.

 Kral bütün ülkeyi aratsa da güzel kızı bulamayınca oğluyla bir anlaşma yapmış. Camdan ayakkabıyı ülkede ki bütün genç kızlara deneyeceklermiş. Kimin ayağına olursa Prens onunla evlenecek ve tahta çıkacakmış.

 Prens bunu kabul eder. Kral adamları bütün genç kızlar cam ayakkabıyı denete dursun . Cam dan ayakkabı hiçbir genç kızın ayağına olmamış.

 Üvey anne balo gecesi ne yapsa kızlarına koca bulamayınca camdan ayakkabıyı bir fırsat görünce külkedisine  günlerce kızlarını ayaklarını buzdan masajlar sıcak suda bakımlar yaptırmış.

 Günler günleri kovalar ülkede gidilmedik kapı cam ayakkabıyı denemedik kimse kalmadı diye düşünene prens vazgeçecekken son bir ev olduğu öğrenen prens bizzat kendi camdan ayakkabıyı denemeleri için götürmüş.

 Prens külkedisine doğru gelirken üvey annesi de külkedisini camdan ayakkabısını sakladığı yeri bulmuş ve alıp saklamış. Külkedisini de tavan arasına kilitlemiş. Bu sırada prens ve kralın adamları gelmişler üvey anne onları karşılamış. İki kızı ayakkabıyı denemişler olmamış. Kendisi de denemek istemiş . BU sırada aşağıda prensin olduğunu duyan külkedisi ne yapsa da oda dan çıkamamış . Ağlamaya başlamış. Prens  evden ayrılmış.

 Tam bu sırada babasının ve annesini yardımcıları onların yokluğunda Külkedisine dostları olan çalışanları prensin önüne çıkıp bu ‘ Bu evde bir kız daha var. Bu ev bir tüccarındır. Bu kadın tüccarın ikinci eşidir. Kızlar onun değil kadının ilk eşindendir. Başla ülkedendir. Tüccarın tek bir kızı vardır. Tüccarın karısı tüccar kaybolunca kızını hizmetçi yapıp kötü davranıyor‘ demişler.

  Bunları duyan  prens emir vermiş .Karlın adamları tekrar eve gelmişler ve bütün evi aramışlar ve külkedisini tavan arasına kilitlenmiş bulmuş. Bu sırada  üvey annesi ‘ Benim iki kızım var başka çocuğum yok ‘ diyormuş.

  Prens külkedisini görür görmez ‘ O yorgun ve kirli haline rağmen ‘ tanımış.

 Prens külkedisinin üvey annesine dönüp ‘ Bu evde başka genç kız yoksa bu kim ‘ demiş.

  Kadın ‘ o bu evin hizmetçisi. Hizmetçini baloda ne işi olabilir. BU halde mi Baloya katıl ‘ demiş.

 Bunun üzerine prens cam ayakkabıyı çıkarıp külkedisine  giydirmiş ayakkabı hemen olmuş.

  Evi arayan askerlerden biri cam ayakkabının eşini de saklandığı yerde bulup getirmişler. Üvey anne ne yapacağını şaşırmış.

 Külkedisi ise olanları anlatmak isteyince prens her şeyi evin çalışanlarından öğrendiğini söylemiş ve ‘ Seni tanımak için ayakkabıya ihtiyacım yok. Seni her halinle tanırım ‘ demiş ve  evlenme teklif etmiş. Külkedisi de büyük bir mutlulukla prensin evlenme teklifini kabul etmiş.

Bu sırada üvey kardeşleri ‘ O külkedisi . Pasaklı ve çirkin ‘ demesinler mi!

 Prens çok sinirlenmiş ‘ o çok güzel ve iyi biri. Sizler ise çok kötü ve çirkinsiniz. Yüreğinizin çirkinliği yüzünüze vurmuş. Bir daha karşımıza çıkmayın ‘ demiş.

 Üvey anne prens in ve kralın onlara zarar vereceğinden korkarak yalvarmaya başlayınca prens kararı Külkedisine  bırakmış. Kız kadını bir daha görmemek şartıyla af etmiş. Zaten  balo için neyi varsa satan kadın ve kızları evsiz barksız kalıp gitmişler.

 Prens  ilk görüşte aşık olduğu kızıla saraya dönmüş. Kral onlara günlerce süren çok güzel bir düğün yapmış .

  Sonra ne mi olmuş prens krala verdiği sözü tutup tahta çıkmış . Külkedisi ise kraliçe ve kralın sevgili eşi olmuş .

 Böylece bir masalın daha sonuna geldik.

 Ağaçtan üç elma düşmüş. Biri onların başına biri sizin başınıza, biride benim başıma.

Değerlendirme: 1 / 5.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s