ALİ BABA VE KIRK HARAMİLER 2

ALİ BABA VE KIRK HARAMİLER
Kasım bu sabah kadar aç gözlülükten altınları ne yapacağını düşünmekten gözüne uyku girmemiş. Kasım, sabah olunca Ali Baba’yı beklemeden katırlarını önüne katarak ormana gitmiş. Koca kayaya gelince Ali Baba’dan öğrendiği sözleri tekrarlamış:
– “Açıl susam, açıl!” demiş.
Emri alan kapı, hemen açılmış. İçeri dalan Kasım’ın gözleri kamaşmış. Tıka basa dolu hazineyi görmüş. Yanında getirdiği bütün çuvalları doldurmuş. Son çuvalı da doldurduktan sonra çıkış kapısına yönelmiş. Ancak işin kötüsü, başına gelmesin mi? Kasım, kapıyı açacak sihirli sözleri bir türlü hatırlayamamış. Ne söylediyse mümkünü yok, kapı açılmamış. Korkusundan ölüp ölüp dirilmiş. Can derdine düşmüş, kaçacak yer aramış. Ama mağaradan kaçmanın imkanı yokmuş. Saklanacak bir delik aramış fare deliği bile bulamamış. Kasım can derdine düşüp ölüp ölüp dirilirken . Öğle zamanı haramiler mağaralarına gelmişler. Kasım’ın, katırlarını görüp şüphelenmişler. Hazinelerinin birilerinin bulduğunu hatta onların mağarada olduğunu anlamışlar. Önce içeriye girmek için kendilerinde cesaret bulamamışlar. Hatta bırakıp kaçmayı düşünmüşler. Bağzıları ise hazinelerinden vazgeçmek istememiş. ‘ Çarpışır yeneriz biz kırk kişiyiz kim olsa yene biliriz ‘ diyormuş. Sonunda aralarında tartışmaya başlamışlar. Bu tartışmalara son veren liderleri olmuş. Kılıcını çekmiş ve koca kayanın karşısına gitmiş. Tedbirini de almayı unutmamış’ Ne olur ne olmaz şuraya saklanıyım ‘ diyip yan tarafa saklanıp seslenmiş:
– “Açıl susam, açıl!”
Emri alan kapı, hemen açılmış.
İçerde ki Kasım ise başına gelecekleri anlamış. Kurtulmak için tek çarenin kapı açılır açılmaz koşarak kaçmak olduğunu düşünmüş. Kasım kapı açılır açılmaz koşmaya başlamış ama kaçmak ne mümkün haramiler bakmışlar mağaradan çıkan kalabalık bir ordu yok onlarda saklandıkları yerden çıkıp mağaranın önünü kesmişler ve Kasımı yakalayıp hemen oracıkta param parça etmişler . Sonrada Kasımın doldurduğu çauvaları alıp mağaradan içeri girmişler. Altınları yerlerine boşaltmışlar.
Haramiler toplanıp konuşmuşlar, içeriye nerden girildiğini araştırmışlar. Ama ne bir iz, ne bir delik bulmuşlar. Kasım’ın vücudunu dörde ayırmışlar, iki parçasını kapının bir yanına, öteki iki parçasını da öbür yanına bırakıp gitmişler.
Akşam olmuş ama Kasım eve dönmeyince karısı endişelenmeye başlamış. Oda dayanamayıp Ali babaya gitmiş.Ali Baba, durumu anlamış. Ali baba ne yapsın gece vakti haramilerin inine girecek hali olmadığı için’ Kasım altın yüklü katırlarıyla ortalık karardıktan sonra geleceğini ‘ söyleyip yengesini teselli etmiş.
Fakat gece yarısı olmuş derken, horozlar da ötmüş. Kasım’dan hiçbir haber yokmuş. Telaşlanan yengesi, tekrar Ali Baba’ya gelmiş.
Ali Baba; “Her gecenin bir sabahı var! Telaşlanma bu kadar.” deyip yengesine ümit vermeye çalışmış.
Ama Kasımın başına bir şey geldiğini düşünüyormuş. Sabahın ışıkları yayılmaya başlarken ayın arkadaşlığını kendine kılavuz edip , üç eşeğini önüne katıp, her zamanki gibi erkenden ormana odun yapmaya gitmiş. Kayalığa doğru gidince kardeşinin katırlarını görmüş. İlerlemiş, yerde kan lekelerini fark etmiş.
Koca kayanın önüne koşmuş ve Kasımın parçalarını görmüş. Korkusundan sinecek yer ararken kardeşi içinde çok üzülmüş. Mezar kazıp kardeşini oracıkta gömmeyi düşünmüş. Ama ‘ Kardeşimi burada bırakmam ‘ demiş.
Kardeşinin dörde bölünen parçalarını toplayıp, çuvalların içine koymuş. Eşeklerden birinin sırtına yüklemiş.Acele etmiş. Öteki boş çuvallarına altın yükledikten sonra şehre dönmüş.Kasımın karısı kocasının dörde bölündüğünü görünce yıkılmış. Ali Baha’nın karısı onu ayıltmış. Ali Baba yüklü eşeği önüne katmış, Kasım evine gitmiş. Kapı çalmış. Evin hizmetini gören kız varmış. Mercan kız, beklemeden kapıya çıkmış.
Ali Baba; “Mercan” demiş, “Bu gece gördüklerini hiç kimseye söylemeyeceksin. Anladın mı?”
Mercan: “Anladım, efendim!” demiş. Mercan gerçekten ağzı sıkı ve çok iyi bir kızmış.
– Ali Baba:“ Efendinin cenazesi. Onu dağda parçalamışlar. Bunu herkesten gizli tutmalıyız. Sana güvenebilir miyim?” demiş.
Mercan: “Elbette efendim!” demiş.
Ali Baba yükünü indirmiş, Mercan’la birlikte içeri götürmüşler. Hemen Ali baba ile bir plan yapmışlar.
Mercan Ali babanın ona verdiği işleri yapmaya koyulmuş. Önce aktara koşmuş, ağır hastalık için ilâç istemiş.
Aktar ilâcı hazırlarken, sormadan durabilir mi? Gözle kaş arasında soruvermiş:
– “Ağır hasta olan kim?”
Mercan: “Efendim Kasım. Üstelik çok ağır hasta. Konuşamıyor dile ” demiş.
Sabah olmuş, yeniden aynı aktara gelmiş. Son nefesini vermek üzere olan hastalara koklatılan ilâç istemiş.
Aktar bu ya, yeniden sormuş:
Aktar: “Efendin iyileşmedi mi”? demiş.
Mercan:“Hayır, iyileşmedi. Bu geceyi çıkaramaz.” Demiş.
Bütün gün, Ali Baba ve karısının, Kasım’ın evine girip çıktığını görenler, akşamı Kasım’ın ölüm haberini duymuşlar.
Mercan ertesi sabah erkenden sokağa çıkmış. İlk açılan terzi dükkânlarından birine girmiş. Siftah olsun, bu adettendir diye yere bir altın lira atmış. Kendince yetmez deyip bir altın lirayı da yanına bırakmış.
Mercan:“Hayırlı işler dayı! Kefen ölçüsü almak için benimle gelebilir misin?” demiş.
Terzi:“Elbette gelirim, işim bu!”demiş.
Mercan:“Araç gerecini alıp hemen gel …” demiş.
Terzi: “ Sen Önüme düş, yol göster. Ben sana yetişirim ”demiş.
Mercan:“Tamam da, gözlerini bağlamam gerekiyor.” Demiş.
Terzi: “Niçin? Ben gelmem” demiş.
Mercan: “Gittiğimiz yeri bilmeyesin diye.” Demiş.
Mercan: “Bana bin altın versen de, bunu kabul edemem.” Demiş.
Mercan, akılı kızmış hemen adamın eline bir altın daha tutuşturmuş:
Mercan: “Korkma! Ben sana asla uygunsuz bir şey yaptırmam. Haydi gidelim!” demiş.Altını gören terzi ikna olmuş.
Gözleri bağlı terzi, Mercan’ın peşinden gitmiş. Ev kapısında terzinin göz bağı çözülmüş. Kasım’ın odasına girmişler.
Terzi, irkilmiş. Korkmuş. Mercan, ona yapacağı işi göstermiş; bu dört parçayı dikmesi karşılığında kendisine bir altın daha vereceğini söylemiş.
Terzi, işini bitirir bitirmez, Mercan onu, Kasım’ın evinin arkasındaki sokağa götürüp bırakmış. Terzi, sokağın sonunda hemen ortadan kaybolmuş.
Ali baba Kasım’ın cenazesi kefenlenmiş, hocalara haber edilip, salalar verdirmiş. Cenaze töreni çok kalabalıkmış.
Ali baba Kasımın karısının konuşmasından endişe etiği için Kasımdan kalan dükkanıda idare edebilmek için onun evine taşınmış . Ali baba ,kasımın dükkanının büyütmüşler ve dükkanı işletilmesini oğluna oğluna bırakmış. Bu ölümden sonra Ali Baba ile karısı da Kasım’ın evine yerleşmişler. Onun dükkânını büyütmüşler, işletmeciliğini de Ali Baba’nın oğluna bırakmışlar.
Haramiler geri döndüklerinde birde bakmışlar kasımın cesedi yok olmuş. Üstelikte hazinelerinden kaybolanlarda varmış. Birilerinin mağaralarının yerini bildiğini anlamışlar .