İKİ KATIR

İKİ KATIR
Bir zamanlar uzak bir ülkede iki katır yaşarmış. İki katır sokaklarında yan yana yürürmüş. Bu katırların biri yulaf yüklüymüş diğeri para yüklüymüş. Köylülerden tuz vergi toplarlarmış. Koca heybe dolusu mangır. Para yüklü katır bir havalı bir çalımlıymış ki değmeyin başı havalarda. Boyunun da çıngırak şıngır mıngır; Zenginim der gibi yürürmüş.
Derken eşkıyalar ortaya çıkmışlar ve vergi yüklü katıra gitmişler . Katır kaçmak istemiş ama ne mümkün hemen geminden yakalamışlar. Katır direnmiş parayı savunmaya kalkmış.. Ama ne mümkün Paraları alıp katıra bir araba sopa atmışlar.
İşte katır o zaman ağlamış ve tanrılara dert yanmış: ‘ Ben böyle mi olacaktım . Yulaf yüklü katır fiske bile vurulmasın bana ölesiye dayak diyeyim öyle mi!‘ demiş.
Yulaf yüklü katır: ‘ Ya kardeş yüksek işler her zamana hayır getirmez. Benim gibi yulaf getirmekle kalsaydın başına bu bela gelmezdi‘ demiş.
J. de la Fontaine.