BEY

BEY
Çok eskiden bir beylik varmış. Bu beylik her mevsim yurt değiştirerek yaşamını sürdürdüğü için yükte hafif pahada değerli eşyaları varmış. Beyliğin tam yüz hanesi sekiz yüzde insanı varmış.
Beyleri insanına kıymet veren akılı ve bilge bir adammış. Ölürken beyliğini ortanca oğluna bırakmış. Diğer oğullarına ve bey oğluna da şu öğütleri vermiş.
BEY: ‘ Oğullarım siz üç kardeşsiniz ama bundan sonra tek yürek , tek bilek olmanız gerekir. Beyliğimiz güçlüdür ama unutmayın bey değişince düşman türer. Sakın ola beyliğimizi yıktırmaya insanınızı zorda bırakmayasınız. Ortanca kardeşiniz bey olacaktır. Çünkü o kendinden önce insanını düşünür. Onun bileği kuvvetlidir ama bir o kadarda aklıda kuvvetlidir. Sabırlıdır ve de önünü çok iyi görür. Büyük oğlun sen bileğine kuvvetlisin ama sabırsızsın. Küçük oğlun senin ağzın iyi laf yapar ama bileğin kuvvetli değil ve bir karar almak istersen çok fazlaca düşünür zaman kaybedersin : Bu sebeple ikinizle en iyi anlaşacak ve de beyliğimizi ileri taşıyacak ortanca kardeşinizi bey olmuştur ‘ demiş ve ulaklarla beyliğin ileri gelenlerini çağırtıp durumu açıklamış . Onlarda beylerinin kararını yerinde bulmuşlar. Kısa süre sonrada mevsimlerden kış iken bu dünyadan ayrılıp gitmiş.
Kış boyu beyleriyle mutlu ve huzurlu günler geçiren beylik halkı halinden çok mutluymuş ancak kardeşleri öyle değilmiş. Her ikisi de bey olmayı bekledikleri için kardeşlerini bey olarak görmeye dayanamıyorlarmış. Ama bey kardeşlerinin bir dediğini iki etmeyip onunla iyi geçiniyorlarmış.
Bahar gelmiş beyliğin tarlaların olduğu yerlere gitme zamanı gelmiş. Bir taraftan hayvanlarını da dağ bayır gezdiren halk çadırlarını toplamaya uzun bir yolculuk yapmaya hazırlanmışlar. Beyleri işi sıkı tutuyormuş Yolda eşkıyalar saldırır diye kış boyu askerlerini sıkı eğitmiş. Gidecekleri yolları herkesten saklamış. Yola çıkmaları bile ani olmuş. Beyleri önde etraflarında yüzlerce asker en ortada hayvanlara yüklü erzaklar mallar kadınlar ve çocuklar düşmüşler yolla . Isız yollardan geçiyorlarmış. Geceleri bile yol aldıkları oluyormuş. Varacakları yaylaya az kalmışken o bölgenin en tehlikeli yerine gelmişler. Herkes bilirmiş ki geçmek zorunda oldukları kanyonu eşkıyalar tutarmış.
Bey büyük abisinin bileğine güvendiği için ‘ Abi senin bileğin kuvvetidir. Bilirsin bu kanyonu eşkıyalar tutar sen adamlarını al eşkıyaları halet . Sen gelene kara biz seni burada bekleriz ‘ demiş. Abisi de bundan çok memnun olmuş altmış kadar adamını almış güle güle gitmiş. Aradan kısa bir süre geçip geldiğinde kılıcı kanlıymış.
Abi’ Kardeşim bütün eşkıyaları saklandıkları yerde kolayca bulduk. Kılıçtan geçirip yolumuzu temizledik ‘ demiş. Kardeşi de buna çok sevinmiş tekrara yola çıkmışlar kanyona yaklaştıklarında askerlerinden sekseni birden ortada kaybolmuş. Ama bey aldırış etmeden yoluna devam etmiş ama herkesin kalkanları gerisinde yürümesini emretmiş. Derken kanyonun tam ortalarına geldiklerinde birde bakmışlar yol kesilmiş. Bey ‘ Tuzak geri dönün diyemeden’ arkalarını da eşkıyalar tutmuş. Derken gökten oklar yağmaya başlamış. Beyin dediği gibi kalkan arkasında oldukları için ölen olmamış. Bir iki yaralıları varmış. Tam eşkıya tepeden aşağı iki taraftan inecekken kılıç sesleri gelmeye başlamış birde bakmışlar Kaybolan adamları eşkıya ile çarpışıyor.
Bey ‘ Çabuk adamlarımıza yardıma gidin’ diye abisine seslenince abisi adamlarını alıp koşmuş. Birde bakmış ki yüz kadar eşkıya adamlarını çevirecek hemen eşkıyaları kılıçtan geçirmişler beyde etraflarını çevirenleri kırıp geçirmiş ve halkını oradan çıkarmış. Abisi ve adamları da kısa süre sonra gelmişler.
Abi: ‘ Beyim sen bu tuzağı nerden bildin bizi ölümden çıkardın. Sağ olasın var olasın. Bey olmak gerçekten senin hakkınmış’ demiş.
Bey hiçbir şey demeden halkını yaylaya götürmüş birde bakmış ki yaylada başka bir beylik unların tarlalarına sahiplenmeye çalışıyor. Büyük abi ‘ Hemen saldıralım topraklarımızı kimseye kaptırmayalım ‘ demiş.
Bey ‘Olmaz . Şimdi küçük kardeşim sen bir garip yolcu ol yanında ağzı laf yapan iki yaşlımızda al sanki uzun yoldan geliyor gibi diğer tepeyi aşıp bunlara konuk ol . Bak bakalım kimler neler ? Dertleri ne ? Bunları öğren gene gizlice bana haber ver ‘ demiş. Küçük kardeşi bir iki adamını ve iki yaşlıyı alıp düşmüş yolla beyde halkını peşine katıp yakındaki daha az verimli yaylaya yerleşmiş ama tek yaptığı hayvanları otlatmakmış.
Aradan iki gün geçmiş. Küçük kardeşi gizlice gelmiş’ Bey kardeşim bunlar başka bir ülkeden kaçıp gelen ufak bir beylikmiş. Ama pek bir vahşiler sadece silah yapar hayvan güderler. Tarla sürmekten falan anlamazlar. Birde burada kalıcı değiller arkadan gelen düşmandan kaçarız birkaç güne gideceğiz derler’ demiş.
Beyleri bu beyliğe hiç güvenmemiş ama’ bekleyelim yollarına gitsinler ‘demiş. Bu kararlı ileri gelenler de söyleyince onlarda küçük kardeşe sen ne düşünürsün içlerine girdin neler yaparlardı . Niyetleri dediğin gibi miydi demişler. Küçük kardeş düşünmüş tartmış. Aslına bakarsanız bolca silah yaparlardı. Atlarını besler hayvanlarını güderlerdi ama bir taraftan da çadırlar kürarlardı. Birde bir bina yapma gibi bir fikirleri var gibiydi’ demiş. İleri gerenler sence ne yapacaklar diye ısrarla sorunca Önce ‘ Bence gidecekler atlarını iyi besliyorlar. Kaçmak niyetindeler. Kimden bilmemde ‘ Demiş.
O zaman bey’ Kardeşim iyi düşün kimden kaçarlar . Buralara gelen yeni düşmanımız kimdir. Bir şey duymuşsundur ‘ diye ısrarla sormuş. Kardeşi uzun bir süre düşünüp bir cevap verememiş’ Şey geldiği yerde ki hükümdarsa odur takip eden ‘ demekle yetinmiş. Bu söze kimse inanmamış. Beklemeye karar vermişler.
Günler geçse de beylik hiç gidecek gibi durmuyormuş . Bu sırada bey bir grup askeri etrafı gezip daha verimli topraklar bulsunlar diye göndermiş.
Kısa süre sonra adamlarından biri ‘ Beyim buradan çok uzak olmayan bir vadi buldum bu vadide çok verimli topraklar ve çok gür akan bir nehir var buraya yerleşirsek yazı çok güzel geçiririz ‘ demiş. Beyde hiç düşünmeden oraya göç etmeye karar verince itiraz eden sesler yükselmek istemiş ama garip bir şekilde hemen susup itirazsız oraya çekilmişler.
Aradan iki gün geçmeden diğer beyliğe bir baskın olmuş gecenin bir vakti yapılan baskında beylik askerleri çok dirense de baskında bir çok çadırı yanıp bir çok askeri yaralanan beylik neler olduğunu anlamamışlar ve baskını yapanların peşine düşmeden yaylayı terk edip güneye gitmişler.
Beylerinin verdiği karar sayesinde kurtuldukları için sevinmişler. Bey sonra tekrara yaylalarına yerleştirmiş. Halkı tedirginmiş baskını yapanlar tekrara gelirse ‘ Ya onların peşindekiler onlara da saldırırsa ‘ diye düşünseler de beyleri bütün tedbirleri almış yaylada kuş uçmamış günler geçmiş mevsim sonbahara dönmüş tekrar kışlıklarına gitme zamanı gelmiş dönüş yoluna çıkarken uzun zaman önce giden askerlerden ikisi gelip öğrendiklerini anlatmış.
Askerler’ Beyim çok uzak diyarlar gittik : Burada çok güçlü ve acımasız bir krallığın ordusunun yakıp yıkarak ilerlediğini ama ilerledikleri yerin güney olduğunu’ söylemişler.
Bunu duyan halk rahatlasa da bey hiç rahatlamamış. Dönüş yolu gene kışlıkların gideceklerini zannetseler de daha kuzeye gidip yerleşmişler beyleri onları daha uzak ve şartları zor bir yere getirdiği için kızgınlarmış.
Kış ortasında bir haber gelmiş yaylaları bahsi geçen güçlü devletin ordularının eline geçmiş. Ancak şiddetli kışın etkisiyle ordu daha fazla ilerlemeden oraya yerleşmişler.
Beylik kuzeydeki yerinden ayrılmadan kalmış aylar geçmiş ve bahar geldiğinde bey küçük kardeşini olanları öğrenmeye göndermiş onun peşinden de en güvendiği adamlarını yollamış .
Kısa süre sonra dönen küçük kardeş ‘ Beyim onlar güneye gidecekler bizim topraklarımıza gelmezler ben onlara takip etikleri beyliğin güneye kaçtığını söyledim. Bizim için endişelenecek bir şey yok demiş herkes rahat nefes alsa da bey gizlice askerlerini hazırlayıp silahlarını artırmış.
Daha küçük kardeşi ona gelip bizim değil o beyliğin peşindeler diyeli bir ay olmadan ordunun öncüsü beyliği sarmaya kalkmışlar .ama başaramamışlar beyliğin askerleri ilk saldırıyı ve diğerlerini bozmuşlar beyliği güvene almışlar o gece ye kadar bir haftadır sarsalar da beyliğe boyun eğdiremeyen askerler bir gece beyliğin içine sızmayı başarmışlar Yani öyle sanmışlar oysa tuza düşüp son adama kadar yok edilmişler. Bu sırada yakalanan hain de beyin ve ileri gelenlerin önüne atılmış.
Herkes şaşkın şakın bakarken bey acı acı gülümsemiş ve ‘ Neden yaptın ‘ demiş.
Küçük kardeş : ‘ Ben hayin değilim. Sen beyim . sana beyim diyorum beni kendine rakip gördüğün için bana iftira ediyorsun ‘ demiş.
Bey daha acıyla gülümsemiş’ Başından beri onlarla çalıştığını biliyorum. O yayladakiler başka bir beylik değil onların öncü keşif gurubuydu. Onların başındaki komutanla beni öldürmesi karşılığında yanlarında olma sözü verdin. Vazgeçmen için onları baskınla kovaladım. Sende gittin gelin beyliği basın birkaç kişiyi ve beyi , abimi öldürün bende ölene kadar size vergi veriyim dedin. Yetmedi gittin gene başarısız olduğun halde onlara bu saldırıyı hazırlatın baskınları işe yarasın diye kapıları açtın. ‘ Başından beri biliyorum. O kanyondaki baskını da sen tezgahladın. İlk gurup abimizi öldürmek içindi. İkincisi beni öldürmek içindi. Neden yaptın ?’ demiş.
Küçük kardeşi önce inkar etmiş sonra kabul etmek zorunda kalmış ve beye yalvarmaya başlamış.Ayaklarına kapanmaya çalışınca bey geri çekilip kardeşine bakmamış ama abisi dayanamamış öldüresiye dövmüş.
Sonra beyliğin meclisi toplanıp karara varmış beyde istemese de kararı kabul etmiş atın arkasına bağlanıp düşmanlarına yollanan kardeşi yolda sürüklenerek can vermiş. Cesedi düşmanın önüne bırakılmış.
Bey civardaki diğer beyliklerle birleşerek düşmana karşı yaşadıkları memleketi sonuna kadar korumuş. Kardeşine verdiği ceza yüzünden kimse bir daha ona ihanet etmeye kalkmamış.
Uzun yıllar önce bir ülke varmış. Bu ülkenin bir ucundan diğer ucuna gitmek aylar sürermiş. O zamanlarda atlar insanoğlunun en iyi dostuymuş.
Bu ülkenin bir padişahı iki oğlu bir kardeşi varmış. Kardeşinin tek derdi abisi ölse de onun tahtına kendi otursaymış. Bu isteğini iki oğluna da öğreti. Onlarında tek derdi . Ülkenin tek hakimi olmaktı.
Günler geçtikçe yaşlanan padişah tahtına bir varis seçmesi gerektiğini bildiği halde iki kardeşin birbirine düşmemesi için bu kararı vermekten hep kaçtı . Taki çok büyük bir savaş için gitmek zorunda kaldığı güne kadar arkasında ülkesini bırakacağı biri olması gerektiğini biliyordu bunun büyük oğlu olduğunuda biliyordu. Büyük oğlu gözü pek ,akıllı,dürüst , adil , çalışkan ve halkı için gözünü budaktan sakınmayan ülkesi için kendini feda etmekten bir an geri durmayacak bir oğuldu. Yalnız büyük oğlunu ülkesinin selameti için kardeşinin büyük kızıyla evlendirmiş. Kız da zaten büyük şehzadeyi seviyormuş. Ancak büyük şehzade ise vezirin kızını sevmekteymiş.
Padişah büyük şehzadeyi önce kardeşinin kızıyla evlendirmiş. Sonrada küçük vezirini baş vezir yapmış. Çünkü yaşça küçük olsa da vezirin aklı çok büyük ve güçlüymüş ve padişah çok iyi biliyormuş ki vezire sırtını döndüğünde sırtından bıçaklanmayacakmış. Vezir ülkesi için kendini feda etmekten çekinmeyecek bir adam olduğu kadar çok ama çok iyi eğitim almış ve de çok akılı bir adammış.
Padişahın büyük sefere çıkmasına birkaç gün kala baş veziri yanına gelip : ‘ Padişahın bu sefere çıkarken ben sizin yanınızda olacağım ancak ülkemiz den uzağa giderken arkanızda bir vekil bırakmanız gerekir çünkü birden çok varisiniz vardır. Bilirsiniz kardeşiniz tahtınızı ister siz onu durdurmak için kızını oğlunuza aldınız hatta ikinci kızını diğer oğlunuza alacaktınız o zaman bana fikrimi sordunuz bende size ‘’ Padişahın kardeşinize bu kadar güç veriri seniz sizi tahtınızdan indirir demiştim. ‘sizde bu fikrinizden vazgeçmiştiniz ancak ben kardeşinizin sizin yokluğunuzda tahtı ele geçirmek isteyeceğinden korkuyorum.’ Demiş.
Padişah vezirin bu sözlerine ona çok güvensede çok kızmış hışımla bağırıp çağırmaya başlamış: ‘ Sen ne dersin . Nasıl cesaret eder üstelik kendi kızı bizim kızımız oldu gelinimiz oldu ve bu ülkeye yeni bir varis verdi. Bir torunumuz var belkide bir gün tahta çıkacak ‘ demiş.
O zaman vezir : ‘ Padişahın bütün sözlerinizde haklısınıa ancak kardeşinizi izlemek için görevlendirmemi istediğiniz adamlarımızdan bir süredir kötü haberler gelir ben emin olmadan size söylemek istemedim. Sizin emrinizle gireceğimiz savaşı herkesten saklayarak gizlice hazırlık yapmıştık ancak kardeşinizin sarayda adamları olmalı ki sürekli yapılacak savaştan bahsedermiş üstelik sizin yaşlandığınızdan onun gibi genç bir padişah olsa ordunun zaferle geri döneceğini söylermiş etrafına topladığı ülkemiz ileri gelenlerine . Ayrıca üzülerek belirtirim ki kardeşiniz gizlice bir ordu toplamış. Ülkemizin kuzey dağlarının arkasında saklanıyorlarmış. Orduda binlerce asker varmış. Gene üzülerek söylüyorum bu vilayetlerin valileri de ona destek veriyorlarmış. İşte toplananlar ‘ diyip padişaha öyle bir evrak uzatmış ki padişah az önce kulaklarına inanamazken gözlerine de inanamamış. Öfkeyle;
Padişah: ‘ Demek böyle. Bana gelince sadece yüz asker ona gelince yüzlerce demek on bir askeri ve on vali den beş bin asker daha üstelik bu kadar silahı da var.’ Demiş. Sinir içinde taht odasında dolaşırken baş vezirine hüdetti yönelmiş: ‘ Peki sen bunlar olurken nerdeydin? Nasıl haberin olmaz. ‘ demiş.
Veziri tereddütsüz: ‘ Padişahın ben göreve geleli birkaç ay oldu ancak ben yıllardır kendisinden şüpeleniyorum. Kardeşiniz gizli ordusuyla kısa süreye kadar iletişime geçmedi. Bu işi iki oğluna yaptırıyormuş. İki oğlu siz savaş için yola çıktıktan bir hafta sonra sadece geceleri yürüterek iki ayrı vadiden askerleri başkente getirip oğullarınızdan vekil olanı öldürmek niyetindeymiş. Bilmeniz gereken bir şey daha var nasıl söyleyeceğim bilmiyorum ama küçük oğlunuzda amcasıyla işbirliğindeymiş. Sizin abisini tahta bıracağınızı biliyormuş. Oda sizinle geleceği için kimsenin onun amcasına yardım etiğinden haberi yolmayacakmış. ‘ demiş.
Padişah buna inanmamış ve vezirin yakasına yapışıp onu savuru vermiş. Vezir yerde darma dağın yatarken : ‘ Ben padişahın ve oğlumda benim varisim zaten neden amcasına yardım etsin. Şimdi yalanın ortaya çıktı demek senin derdin beni kandırıp kendi ailemle düşman etmek . Ne istiyorsun sen sen benim tahtıma mı göz diktin yoksa . Seni zavallı şimdi seni öldürtüp aileni de ülkeden atacağım ‘ demiş.
Vezir kendini toplayıp padişaha birkaç evrak daha uzatmış.
Padişah hiddetle kağıtları alıp atacakken birden oğlunun ve kardeşinin mühürlerini görmüş ve mektupları okumuş. Oğlu amcasıyla pazarlık ediyormuş. Amca, oğlunu kandırıp başkente onu tahta çıkarmak için geleceğini söylüyormuş.Babası savaşta öleceği için amcası gelip abisini öldürecek ve onu tahta çıkacakmış hatta ona sadakatini abisinin karısını ona vererek gösterecekmiş. İki oğluda hep onunla kalıp ona yardım edeceklermiş. Torunu ise onunla gelecekmiş ve asla tahta hak ida etmeyecekmiş. İşte mektuplarda bunlar yazıyormuş ve oğlu da bunu kabul ediyormuş. .
Yaşlı padişah yazılanları okudukça eli ayağı titremeye başlamış. Yazılanları defalarca okumuş. Bunların sahte olma imkanı yokmuş. Oğlunun da kardeşinin de el yazısını çok iyi biliyormuş üstelikte her mektupta mühürleri varmış. Elleri bütün vücudu gibi titrerken birde titreyen sesi eklenmiş ve ‘ Bunlar doğru mu ? ‘ demiş.
Baş vezir: ‘ Doğrudur padişahın ‘ demiş ve ‘ Benden oğulları izletmemi yanlarına adam koymamı istemiştiniz. Bu mektupları bizzat sizin emrinizle oğlunuzun yanına koyduğum adam taşıdı ve önce bize getirdi. Bu olanları da böylelikle öğrene bildik. Kardeşiniz bir mektupta gerekirse diğer kızınıda ona verebileceğini söylüyor ve karşılığında oğlunuzdan iki oğlu için evli olan iki kızınızı istiyor oda veriyor. ‘ demiş.
Padişah o gün bir karar vermiş ve bir oyun hazırlamış bu oyundan dört kişinin haberi olmuş ve Padişah ülkenin ileri gelenlerini toplamış;
Padişah : ‘ Ülkemin ileri gelenleri ve oğullarım sizi burada neden topladığımı merak ediyorsunuz. Burada olma nedeniniz. Komşuz batı kralı bize savaş açtı. Biz bunu bekliyorduk ve bir süredir hazırlanıyorduk. Şimdi ülkemin ileri gelenleri bana adamlarınızı vereceksiniz. Sizde bizimle savaşa geleceksiniz. Saray ve ülkeyi emanet edeceğim bir varis ihtiyacım olduğunun farkındayım . Artık bir varis belirlemenin zamanı geldiğini düşünüyorum. Benim tahtımın varisi büyük oğlumdur. Benden sonra tahtıma çıkacaktır. Ancak o günden önce ben sefere giderken ülkemizide koruyacaktır. Sultanım ve saray dahil her şey ona emanettir. Küçük oğlum benimle savaşa gelecektir. Şimdiden hazırlıklarınıza başlayın. Ülkemizin güvenliği için sefere çıkıyoruz ‘ demiş.
Aradan birkaç gün geçince sultanın ve oğlunun saray halkının katılığı bir törenle ülkenin en büyük ordusu yola çıkmış. On binlerce kişi başkentin hemen dışında toplanmış ve padişah ile yolla çıkmışlar. Baş vezirde padişahın yanı başındaymış. Şehzadesi ise ülkenin kontrolünü almış çokta iyi idare etmeye başlamış. Aradan iki hafta geçmişken bir sabah daha gün aydınlanırken saray halkı sarayın sarıldığını fark etmiş koşup şehzadeye haber vermiş. Şehzade koşup bakmış. Dev bir ordu amcasının kontrolünde saray kapısında dayanmışlar . Şehzade olanlara şaşırmış ;
Şehzade: Amca burada ne ararsın babamla sefere gitmek istiyorsan geç kaldın babam yola çıktı istersen babama bir ulak yollayıp senin de gelmek istediğini haber vereyim ‘ demiş.
Amca: ‘ Acı acı gülüp . Yiğenim o saraydan çık orası benimdir. Taht artık benimdir. Eger bırakıp çıkmazsan şehrin bütün halkını kılıçtan geçireceğim. Sonrada seni ve aileni kılıçtan geçireceğim. Ha bana karşı koymayı aklına bile getirme şehri adamlarım sardı. Her evin kapısında adamlarım bekler. Sen direnirsen ölecek halk olacak. Bırakır gidersen sende ailende yaşarlar ‘ demiş.
Şehzade: ‘ Sen padişah babamın kardeşi. Babam hala yaşarken onun tahtına mı oturmak istersin. Ne hakla üstelik beni ailemle tehtit edersin . Benim karım kimdir. Senin kızın . Benim oğlum kimdir senin öz torunun. Görüyorum ki onların gözünde pul kadar değeri yoktur. Hiç bana sarayı bırakıp gidersem onlara ve bana zarar vermeyeceğini söyleyip yalan söyleme . Bana ve aileme bir şey olsa ne babam hayattadır. Senin ve yanında duran oğullarının kelesini alacaktır. Bana bir şey olacak olsa ne yazar kardeşim vardır o tahta babamdan sonra tahta çıkar ‘ demiş.
Amca yeni bir kahkaha atarken birde bakmış kızı da şehzadenin yanında elinde de kılıç: ‘ Aklıymışsın ama yeterince değil baban şu sıralar kardeşinle beraber ölmüş olmalı . Sen öğrenemeyecek olsan da yakında haberi gelir. Evet seni sağ bırakmayacağım. O kız da benim kızım değil sana gönül verdi benim kızım olmaktan çıktı. Onu da geberteceğim. Oğluna gelince merak etme ölümü acısız olacak’ demiş gülerek.
Oğullarıda onunla gülmeye başlamışlar. Oğulları dayanamayıp: ‘ O çok güvendiğin kardeşin seni bize sattı tahta çıkacağını zannederek üstelik senin karını kendisine eş yapcaktı. ‘ demişler.
Bütün suçlarını itiraf ederken etrafaların da olanlardan habersiz olan amca ve oğulları birde bakmışlar ki şehzadenin elinde ok ve yaya kızınında elinde ok ve yaya . Bunu görünce gene gülmeye başlamışlar : ‘ Ne yani sen oradan buraya ok atıp bizi öldüreceğini mi sanıyorsun! Üstelik hadi vurdun biz yaralı olsak ta sizi öldürürüz. Sen hiç etrafına bakmıyor musun ?’ demiş amca bir etrafına göz atıyım demiş birde ne görsün baş vezir ve onlarca adamı etrafını sarmış . Panikle arkasına bakmadan kaçmak için koşacakken birde bakmış yerde diz çökmüş şehzade ve onun başını tutan padişah;
Padişah: ‘ Kardeşim istersen sen bir etrafına bak . Bak bakalım burdaki cesetler kimin adamları. ‘ demiş.
Yerde amcanın en sadık adamları yatıyormuş. Diğerielirde yerde diz çökmüş beklemektelermiş.
Amca korku ve panikle: ‘ Kardeşim boşuna çabalama . Şehir sarıldı benim emrimi bekleyen on binlerce adamım var. Beni öldürürsen sende herkeste ölür oğllarımın atacağı bir ok onları harekete geçirip diğip oğullarına ok atmalarını işaret etmiş etmesinede şehzade ve karısı yaylarını gerip oklarını atmışlar. İkiside iki oğlanı ellerinden vurup yere yıkmışlar. Onlar yerde kıvranırken baş vezir ;
Baş vezir elinde bir kele salamaktaymış: ‘ Şu senin baş komutanın değil mi ? Kusura bakma artık ordun filan yok ‘deyip kelesini ayaklarının altına atmış sonrada yanındaki adamlarının elerindeki keleleri atmasını emretmiş. Onlarca komutanın kelesi yere saçılmış.Sonra arkasından saraydan dışarı keleler yağmış;
Şehzade: ‘ Bunlarda çok güvendiğin valilerin kelesi. Hepsi elerimde geberdi. Sıra sende sen benimsin ‘demiş şehzade ve hızla saraydan çıkarken karısı hala elinde yayla beklemekteymiş.
Maca bakmış başı gidecek tirtir titremeye başlamış ve padişaha gidip yalvarmaya çalışmış. Tabi planı başkamış oğullarıda durummu anlayıp ona katılmak istemişler ama kızı hemen yaynın gerip ardı ardına oklarını atıp oracıkta iki abisini yıkmış bir daha kalkamamışlar. Padişahın adamlarıda amcanın öünü kesip gizli bıçağını saplamaya kalkan amcayı yerle yeksan etmişler derken geri kaçan amcanın karşısına şehzade dikilmiş. Amcası ona kılı çeksede çok sürmemiş şehzade daha amcasını dördüncü hamlede kesmiş ve üst üste üç darbeyle ölümün eşiğine getirmiş. Tam boğarak öldürmek için yay kirişini kullanacakken can havliyle oğulları gelince baş vezir onları boğdurmuş amca oğullarının ölümünü görmüş.
Şehzade boğacakken amca abisine yalvarmış: ‘ Abi annam babam hatrına canımı bağışla ‘ demiş. Bak kızım var gelinin torunum var varisin ‘ demiş.
Padişah: ‘ Onlar benim evladım senin değil. Annam babam hatırı olmaz sen ihanet etin öz kardaşını öldürmek için adamlarını içime soktun. İçime soktuğun birn adamla beni öldürtüp ülkeyi mahvedecektin. Olmadı. İhanet affedememe bana değil millete ihanet ettin onların canını tehtit edtin öleceksin ‘ demiş.
Amca: ‘ Abi ben yaptım sen etme ben öleceksem oğlun yaşayacakmı ‘ demiş. Bu sırada şehzde işini bitirmiş . Padişahta : ‘ Ne affetmesi ne dedim bana değil millete ihanet etiniz bunun sonu ölümdür ‘ demiş. Ve yay kirişini yanındaki adamına vermiş oda Çırpınırken ‘ Baba ben etim sen etme ben yapmadım amcam yaptı ‘ diyen şehzadeyi boğu vermiş.
Padişah göz yaşları içinde ‘ o ve sen millete ihanet etiniz. Benim canım ne ki yüz binlerin canına göz diktiniz. Ben affetsen onlar ne der . Üstelik suçunuzu ağzınızla itiraf etiniz diyip sarsıla sarsıla sarayına girmiş.
Sizin anlayacağınız baş vezir padişah ve şehzade oturup plan yapmışlar valilerin gelen askerlerinin hain olduğunu anlayıp önce onların işini bitirip dönene padişah kardeşinin oyununu bozmuş. Şehzadede olanı biteni karısına anlatınca karısı utancından yerin dibine girmiş ama şehzadesini de canı pahasına korumuş.
Mavi İlkay Masal.