KARNE GÜNÜ

KARNE GÜNÜ
Okullu seviyor!
Okulların başladığı gün en sevindiği gündü ama okulların kapandığı gün en nefret etiği gündü.
Neşeli günlerin sonuna geliyordu.
Bu sabah erkenden kalkıp babası kahvaltı sofrasına oturmadan kahvaltısını yapıp evde çıkar. Annesi arkasından: ‘ oğlum ne yapıyorsun sadece süt içip okula gidilmez ‘ diye bağırırken ayakkabısını giymiş çantasını sırtına takmış bile ..
Çocuk: ‘ Annecim ben okulda bir şeyler yerim Hakan bekliyor geç kal mıyım!’ dediğim gibi uçarak aşağı inip apartmandan çıkmış. Evden uzaklaştıkça keyfi yerine gelirken. Apartmanın bahçesinden çıkmış bir anda soğuk bir rüzgar esmiş ve çocuk buz gibi olmuş. Çocuk biliyormuş babası balkonda ona bakıyormuş. Arkasına bakmadan hızlı adımlarla uzaklaşmış. ilerdeki ağacın altına gelince ağacın kollarının altına sığınmış. Başını korka korka kaldırdığımda ağacın kolları da güneşin ışıklarını aralamış babası balkondan içeri giriyormuş. Her adımı ‘ Ben yapacağımı bilirim ‘ diyomuş. Çocuğun bütün keyfi kaçmış . İçine yerleşen korku ve endişe ile ağır adımlarla arkadaşının evinin önüne gelmiş. Ama Hakan beklemekten artık çok sıkılmış. Yol boyunca o susarken Hakan oynadığı oyunlardan bahsederken arkadaşının canın sıkın olduğunu fark edip onunda ilgisini çeken futbol oyunlarından bahsetmeye başlamış ve bakmışım onunda keyfi yerine gelmiş.
Baba: ‘ Bu oğlan gene berbat karneyle gelecek işte o zaman görür. ‘ demiş.
Anne: ‘ Sen bu oğlandan ne istiyorsun. Sınıfta kalmıyor sevdiği derslerde çok başarılı . Öğretmen ne dedi ‘’Bir öğrenci her derste çok başarılı olacak diye bir şey yok. Oğlunuz ilerde bir alan seçecek işte o şimdiden beli oldu. Buna sevinmelisiniz. ‘’ dedi.’ Demiş.
Baba: ‘ Ben bilmeme ben anlamam babam biz bir tane dört getirsek kulaklarımızı çeke çeke sündürür bütün yaz bizi işe veriri çalıştırırdı. Bende aynısını yapacağım ‘.demiş.
Anne: ‘ İyi de sen ilk okul mezunusun. Oğlumuzun okuduğu sıralara oturup dersleri görmedin nasıl bir karnene olacağını bilmiyorsun. Baba nın yaptığı da çok yanlış.’ Demiş.
Baba:’ Tamam tamam ağız tadıyla kahvaltı yaptırmayacaksın ! Ben işe gidiyorum. ‘ demiş.
Hızla evden çıkıp otobüs durağına gitmiş . İlk bulduğu otobüse binip beş mahalle uzaktaki kahvehaneye gelmiş ve kapısını açıp çay ocağının başına geçmiş. Kendi kendine söyleniyormuş: ‘ ne olmuş yani babam beni küçükken kahveye çırak verdi şimdi kendi kahvem var evimi geçindiriyorum ‘ diye kendi kendine konuşuyormuş. çayı koymuş içerdeki masaları yerleştirmiş. Şekerleri koymuş bardakları ortaya çıkarmış. Bahçeye çıkıp sandalyeleri yerleştirmeye başlamış.
Bu sırada kahveden içeri hafif göbekli gri takım elbiseli bembeyaz gömlekli küçücük gözlükleri olan bir adam girmiş. Kahvehanenin önündeki masalardan birine oturup elindeki kağıda da sarılı simidini masaya koymuş. Bu sırada masaları düzelten adamı dinliyormuş.
Adam: ‘ Bakar mısın çayın hazırsa çay alabilir miyim ? ‘ demiş.
Kahveci: ‘ Beyim erken geldin çayı yeni koydum. Olmasına daha var’ demiş.
Adam: ‘ Peki o zaman bir kahve alıyım ama büyük bir bardağa olsun ‘ demiş.
Kahveci kahveyi yapıp getirdiğinde adam simit ini yiyormuş.
Kahveci: ‘ Bey afiyet olsun ‘ demiş.
Adam güler yüzle : ‘ Çayın olana kadar işin yoksa gel otur ‘ demiş.
Kahveci önce istememiş sonra kabul etmiş adamda simit in den bölüp adama uzatmış. Kısa süre tereddüt etse de kahveci alıp simit i yemiş.
Adam: ‘ Çok güzel bir gün bak sende kahvendesin ekmeğini kazanıyorsun. Çocukların da bir gün iş sahibi olacaklar hatta oğlun varsa yanına alıp çırak yapacaksın oda bir iş sahibi olacak tabii .Baba mesleği oğlun onu sürdürür ee başka ne yapacak . Eh hele biraz hayalet karnesinde üçleri dörtleri yada sekizleri yedileri hatta altısı varsa onun için en iyi iş bu aynı babanın da sana yaptığı gibi sana sormadan kolundan tutuğu gibi bir kahveye çırak verdin mi! Bana sana Sorma dan okumana da gerek yok dedi ve okuldan aldı. Oldu bitti. Sonra seni askere gönderdi geldiğinde seni nişanlamıştı bile oldu da bitti. Babam sağ mı? bilmem ama hayatına baban karar verdi senin okuyup okuyamayacağını başka bir iş yapmak isteyip istemeyeceğini düşünmedi. Ha sahi kahveci kardeş senin bir hayatin var mıydı? Hani çok istediğin bir meslek ? Çok istediğin bir kıyafet ? Çok istediğin her hangi bir şey? ‘ demiş.
Kahveci sinirlendi ayağa kalkmış : ‘ bey sen ne dersin? Anladık okumuş adamsın . Ama sen benimle neden böyle konuşursun? ‘ demiş.
Adam: ‘ Sinirlenme . Ben senin az önce kendi kendine konuştuklarını duydum sesinde babana bir sitem yapamadıklarına bir özlem vardı ama sen bunun farkında bile değildin . İşte bende bunların farkına var istedim ‘ demiş.
Kahveci: ‘ bir baba evladının kötülüğünü istemez o ne derse doğrudur. Ne karar verirse en doğrusu odur . Babam en doğrusunu yaptı ‘ demiş. Ama renkten rengede girmiş.
Adam : ‘ Ya öyle mi ! Ben babaların mucizeler yaratıp her şeyi görebildiklerini ! Çocuklarının ruhlarını okuya bildiklerini yada kahin olup geleceği bile bildiklerini bilmiyordum.’ Demiş.
Kahveci: ‘ Sen ne saçmalıyorsun bey . Bu dediklerin olmaz. ‘
Adam : ‘ Olmazsa senin dediklerinde olmaz. Çünkü senin dediklerinin olması için bunların olması lazım. Baba evladına destek olabilir , yardım edebilir ama onun yerine karar veremez. Çünkü onun yerine yaşayamaz. Senin baban kahveci miydi? ‘ demiş.
Kahveci şaşkın şaşkın bakarken : ‘ Yoo benim babam kömürcüde işçiydi. ‘ demiş.
Adam: ‘ Demek baban kahveci değildi ve kahvecinin nasıl geçindiğini nasıl çalıştığını bilmiyordu. Tıpkı senin onun bir kömür işçisinin nasıl çalıştığını bilmediğin gibi.. İşte bu sende oğlunun yerine yaşayamazsın. Nasıl baban senin yerine yaşayamıyor. İşini zorluklarını çekmiyorsa . Nasıl sen onun yerine yaşayıp işinin zorluklarını çekemdiysen . Şimdi sen de oğlunun neler yaşadığını bilmiyorsun. Oğlunun neden bağzı derslerde başarılı bağzıların da ancak yeter not aldığını yada ne meslek seçmek istediğini bilmiyorsun. Onun yerine o sıralara oturmuyorsun. Nasıl o senin yerinde olamıyorsa ‘ demiş.
Kahveci: ‘ Sen kimsin beyim ? Benim oğlum olduğunu nereden biliyorsun ? ‘
Adam : ‘ Ben oğlunun Türkçe öğretmeniyim. En başarılı olduğu derslerden birinin öğretmeni . Neden mi başarılı ondan yapamayacağı şeyleri istemiyorum. O içinde olan yaratılışında olan şeyde kendiliğinden başarılı oluyor. Yaratılışında olmayan şeyleri ise çok çabalasa da ancak ihtiyacı olduğu kadar öğreniyor. Ben sana oğlunun hayalini söyliyim. O İlerde öğretmen olmak istiyor. O öğrenmek ve öğrendiklerini gelecek kuşaklara taşımak istiyor. Ne dedesi gibi kömür işçisi ne babası gibi Kahvehaneci olmak istemiyor. Ama babanın dan ölesiye korkuyor. Karne günü sahte karne düzenleyip kendini senden korumanın yollarını arayacak kadarda senden çekiniyor. Artık oğlunu korkutma anla . O kötü bir evlat değil sadece doğduğu şeyi yapmak istiyor . Artık onu sevmediği şeyleri yapmaya zorlamayı bırak. Evet sana yardım etsin ama o kendi yolunda yürüsün. Aynı zamanında senin istediğin ama babanın kestiği gibi mutsuz bir kadere sürüklenmesin. İçin için her gün sana yani babasına kızmasın . Bunu düşün ve artık oğlunu evden kaçar gibi çıkacak, sahte karne yapma gibi planlara sürükleme. Zorla güzellik olmaz. Bir adam evladına bu kadar acı çektirip korkutmaz: ‘ demiş.
Kahveci sinirle kalkıp: ‘ Hayır ! Ne korkması ? Ne kaçması? Ne sahte karnesi ? ‘ demiş.
Öğretmen: ‘ Kusura bakma üzmek istemedim ama öğrencimin iki yıldır yaşadığı korkuyu görüp artık susamadım. ‘ demiş.
Adam kalkıp okula gitmiş. Hakan ve çocuğu sıralarında bulup başlarını okşamış. Onlar düzgün temiz elbiselerini düzeltip okula girerken onları izlemiş.
Kahveci uzun süre adamın söylediklerini düşünmüş. Masanın başında otururken birde bakmış müşteriler geliyor akşama kadar durmadan çalışırken bir taraftan da düşünmüş. Akşam oğluna en sevdiği renkte bir top almış götürmüş. Oğlu babasının sevgi dolu bakışları atında şaşkın şaşkın saklandığı odadan çıkıp babası ile oyun oynamış .
Karne günü;
Çocuk karnesini Türkçe öğretmeninden alıp eve geldiğinde hemen karen yi odasına saklayıp annesine bile göstermeden evden çıkmak isterken babasını karşısında bulmuş. Adam oğluna karnesini sormamış alıp kahveye götürmüş ve gün boyu beraber çalışmışlar eve gelince çocuk odasına kaçmak isteyince ;
Adam : ‘ Oğlum kaçma . Bu gün karne günü karneni al gel ‘
Oğlan istemeye istemeye annesiyle karnesini alıp babasının yanına gelmiş anne oğlunu korumaya hazırken beklemediği bir şey olmuş. Baba oğlunu korkudan titreyen elinden karneyi alıp hiç bakmadan yanına koymuş ;
Baba: Bak oğlum bugün benimle çalıştın benim işim nasıl ? ‘ demiş.
Çocuk: ‘ Zor baba ‘ demiş.
Baba: ‘ Evet zor. İşte benim babamın işi benim işimden daha zordu . Babamda ben o zorluğu yaşamayım diye beni kahveci yaptı bende sen benden daha rahat bir işte çalış diye senin çok başarılı olmanı istedim. Aynı babam gibi aslında çok büyük yanlış yaptım. Senden istediğim çok çalışman ve başarılı olman karenin hepsinin çok iyi yada üstün başarılı ödüllü olması değil. Ben seni mutlu eden iyi bir işin olmasını istiyorum. Bunun için çalış ve ona göre karne getir . Bundan sonra hepsinin beş hepsinin on olmasına gerek yok. Sen yoluna git ve yolunda başarılı ol bize yeter’ demiş ve çocuk o günden sonrada asla babasından korkmamış. Asla kendini ve ailesini üzecek bir hatta yapmamış. Çok çalışıp okulunu bitirip öğretmen olmuş. Babası da onunla gurur duymuş.
Masal. İlkay. Masal.
Benim rahmetli babamda evlatlar ana babayı aşmalı derdi. Ve öyle de oldu.👍🧡💚💜
BeğenLiked by 1 kişi
Umarım hepimiz içinde öyle olur. ***
BeğenLiked by 1 kişi
Amin inşallah👍
BeğenLiked by 1 kişi