HAYAT ENGEL TANIMAZ – SOLMAYAN ÇİÇEKLER

YILBAŞI MASALLI
Solmayan Çiçekler
Biz zamanlar bir ülkede küçük bir kız yaşarmış. Bu küçük kızın büyük anne ve büyük babasıyla yaşarmış. Babası ve annesi olmayan bu küçük kız büyük babasına ve büyük annesine yardım etmek için sokaklarda büyük annesi ve büyük babasının yaptığı şeyleri satarmış.
İkisi de çok yaşlılarmış evden çıkmakta zorluk çektikleri için büyük annesinin ördüğü patikler ve büyük babasının yaptığı ahşaptan anahtarlıkları satan küçük kız kalan zamanında büyük babasından ahşabı işlemeyi büyük annesinden örgü örmeyi öğrenirmiş.
Küçük kızın büyük annesinin ördüğü büyük gelen ama eskimiş bir hırkası varmış. Büyük annesi torunu üşümesin diye şapkası olan bu hırkayı torununa giydirip sokağa yollarmış.
Küçük kız sabahın o soğuk zamanında evden çıkar koca şehrin sokaklarında ayağında kara lastiklerle dolaşır dururmuş.
Şehri öylesine büyükmüş ki büyük anne ve büyük babasıyla yaşadığı iki göz odası olan çatısı akan küçücük evlerinden yola sabahın ilk ışıkları ile çıkar ancak öğle saatlerinde o ışıl ışıl üst üste onlarca evin yığıldığı caddelerinde çeşit çeşit lokantalar, restoranlar , pastanelerin olduğu sokaklarda saatlerce dolaşırmış. Sokak başlarında kenarlarda köşelerde bekler dükkanlara girip çıkana insanlara batikler anahtarlıklar ve mendil satmaya çalışırmış. Her gün ancak eve yiyecek alacak kadar para kazanır o para ile akşamın geç saatlerinde eve gelirmiş. Büyük babası ile bakkaldan yiyecek alırlarmış.
Üçü beraber yarı yanana teneke sobanın yanında yemeklerini yer kenarlara koydukları işlerini çıkarır çalışmaya başlarmış. Küçük bir mumun etrafında oturup çalışmak üçünü de çok memnun edermiş. Gecenin geç saatlerinde yatağına yatan küçük kız sönmek üzere olan sobanın kıvılcımlarının saçtığı ışıklara izlerken hayaller kurarmış. Her rüyasında kendisini küçük ama sıcacık bir evde kocaman bir sofranın başında büyük anne ve büyük babasıyla beraber neşe ve mutluluk içinde görürmüş.
Günlerden yılbaşı günü gelmiş.
O sabah büyük annesi çok hasta olduğu için küçük kız kahvaltıyı kendi hazırlamış. Büyük babası büyük annesine bakıyormuş. Kahvaltı sofrasında kuru ekmek , çok az peynir ve üç dört tane zeytin varmış. Küçük boyuna bakmadan onlara kahvaltılarını verip . Sobayı yakmaya koşmuş. Sobaya birkaç tane odun ve ağaçlardan yazın topladığı kozalakları çöplerden topladığı kağıtları kartonları atıp kibritiyle yakmış. Eli yüzü is içinde kalan küçük kız bahçede akan küçük çeşmede donarak elini yüzünü yıkamış, kumral uzun saçlarını toplayıp bağlamış ve hemen hırkasını giymiş. Eline kuru ekmek alıp büyük anne ve büyük babasının yanına gitmiş. Büyük annesinin yüzü bembeyazmış. Büyük babası ise endişe içinde onun elini tutuyormuş. Küçük kızı yanlarına gelince ikisi de gülümsemişler.
Büyük anne: ‘ Kahvaltını yaptın mı? ‘ diye sorunca
Küçük kız elindeki ekmeği gösterip : ‘Ekmeğimi aldım yolda yerim ‘ demiş.
Büyük anne ve büyük babası torunlarını yolcu etmişler. O sabah hiç durmadan kar yağıyormuş. Karda önünü göre bilmek için o küçük bal rengi gözlerini kocaman açıp yoluna devam etmiş.
Küçük kız sokaklarda saatlerce dolaşıp bütün patikleri satmış. Akşam yakın olmasına rağmen anahtarlıkları satabilmek için gezip dolaşmaya başlamış. Çantasına yaptıkları her şeyi koyuduğu için çok ağırmış. O küçük bedeni sokak sokak dolaşırken çantayı taşımakta zorlanıyormuş.. Çantadaki her şeyi satıp büyük annesinin kullandığı kalp ilacını almak istiyormuş. Büyük annesinin ilacı alamadığı için hasta olduğunu biliyormuş.
Sokak sokak gezerken karşısına boyu kadar büyük kötü kötü bakan ağzında köpükler saçarak havlayan köpek ve sahibine rastlamış. Köpeğin sahibi gençte köpek kadar kötü bakıyormuş. Köpek sokaktan geçen herkese havlıyor herkesin üstüne atlıyormuş. Köpek, küçük kızı sokağın başında görürü görmez havlamaya başlamış . Küçük kız çok korkmuş ne yapacağını şaşırmış. Köpeğin sahibi de kızın korktuğunu anlayıp memnun olmuş ; köpeğinin bağını bırakı vermiş . Küçük kız üstüne ağzından köpükler saçarak gelen köpekten öylesine korkuş ki arkasına bakmadan koşmaya başlamış. Çantası da çok ağırmış. Uzun süre koşmuş koşmuş bilmediği sokaklarda kaybolmuş. Köpekte peşindeymiş ama sesi artık uzaktan geliyormuş.
Küçük kız sonunda yürüyemez hale gelip düşüp yuvarlanmış. Korku içinde yerden kalktığında köpeğin üstüne atlayacağını zannetmiş ama bakmış köpek etrafta yokmuş. Derin bir nefes almış. Birde bakmış ıssız bir sokak ta bu sokakta birkaç tane lamba ve sokağın iki yanında iki eski evden başka ne ev nede insan varmış.
Küçük kız çok korkmuş. Çantasını kucağına alıp büzüşüp kalmış. Sağına soluna bakmış. Nereye gideceğini bilememiş. Bu sırada iki eski evin ikisinde de birer odada ışık yanmış. Küçük kız düştüğü yerden kalkıp . Karanlık sokaktan nasıl çıkacağını ve nerede olduğunu bu evlerden birine sormaya karar vermiş. Kakınca üstünü başını silkelemiş. Dizleri ve avuçları açıyormuş. Kıyafetleri de çamur içindeymiş. Başka üstü başı olmadığı için çok üzülmüş.
Evler sokağın diğer başındalarmış. Yarı karanlık sokakta yürümüş ve iki evin tam ortasında durmuş. Evler çok eski görünüyorlarmış ve her ikisi de ahşaptan evlermiş. Evlerden biri bembeyazmış bahçesinden çiçeklerin kokusu geliyormuş. Diğer ev kapkaraymış bahçesindeki ağaçlar bile kupkuruymuş. Karanlık evin ışığıda çok azmış. Küçük kız o evden çok korkup diğer eve doğru korkarak gitmiş ve evin bembeyaz demir kapısının yanındaki zili çalmış. Hiç ses duymamış ama hemen evin kapısı açılmış. Demir kapı kendiliğinden sonuna kadar açılınca küçük kız girmiş. O girer girmez kapı kendiliğinden kapanmış. Küçük kız ilk önce korksa da bahçeden yükselen çiçek kızları küçük kızı sarmış ve o küçük korkan kalbine güven ve huzur vermişler. Küçük kız yürüdükçe bakmış bahçeyi aydınlatan küçük beyaz lambalar yanıyor ve küçük kızın yolunu aydınlatıyor. Buna çok sevinmiş etrafına bakarak yürürken bakmış etrafta kış mevsimi olmasına rağmen çeşit çeşit çiçekler var. Onları izleye izleye kapıya gelmiş ve büyük beyaz kapıya iki kere vurmuş. Kapı hemen açılmış.
Kapı açılır açılmaz her yeri bembeyaz bir ışık kaplamış. Küçük kızın gözleri kamaşmış . Bir de bakmış karşısında bembeyaz bir elbise içinde çok güzel bir kadın ona gülümseyerek bakıyormuş.
Küçük kız çekinerek: ‘ Şey iyi akşamlar . Ben yolumu kaybettim de . Burası neresi ? Ben şehir merkezine nereden gidebilirim? ‘ demiş.
Kadın küçük kıza sıcacık gülümsemiş ve : ‘ Küçük kız kayıp mı oldun? Gel içeri dışarısı çok soğuk biraz ısın ve dinlen sonra sana nasıl gideceğini anlatırım ‘ demiş.
Küçük Kız çok üşüyormuş. Üstelikte çok korkuyormuş. Kadının sıcak gülüşüne güvenip girmiş.
Küçük kız: ‘ Siz bana nasıl gideceğimi anlatana kadar sobanın başında ısınsam yeter ‘demiş.
İçeri girer girmez evin güzelliğine hayran kalmış. Her şeyin bembeyaz olduğu evin kocamanmış . Kendini kocaman bir salonda bulmuş. Bu odada herşey bembeyazmış. Masalar sandalyeler , koltuklar halılar bile bembeyazmış. Bu salonun bir kenarında bembeyaz bir soba yanıyormuş. Küçük kız hemen onun yanına koşup ısınmaya başlamış ve güzel kadını aramış. Bakmış güzel kadın etrafta yok. Tam onu arayacakken birde kadın elinde dumanı üstünde sıcacık bir süt ve yanında onlarca kurabiye olan tabak ile geliyor.
Kadın tabağı masaya koyup küçük kızı davet etmiş. Küçük kız kadına bakmış onun o güzel bal rengi gözlerinde kötülük yokmuş. Hemen masaya oturmuş.
Kadın: ‘ Küçük kız kolay kolay kimse buraya gelmez. Burası şehrin sonudur. Sen nasıl buralara geldin ‘demiş.
Küçük kız kurabiye ve içini ısıtan sütün tadına doyamazken olanları anlatmış. Kadın çok üzülmüş. ‘ Köpeği kim yakaladıysa iyi yapmış. Yoksa sana neler yapardı’ demiş.
Küçük kız kurabiyeleri ve sütü bitirince gitmek istemiş.
Kadın: ‘ Peki ama benim arabam dışarda ben bir yere gidecektim. Senide evine yakın bir yere bıraka bilirim. Böylece bir daha o köpekle karşılaşmasın ‘ demiş.
Küçük kız köpeği düşününce çok korkmuş ve kadının teklifini kabul etmiş. Kadın kızın elindeki boyu kadar ve ağır olan torbayı fark etmiş;
Kadın: ‘ O çantanın içinde ne var? Çok ağır görünüyor ? Taşımak zor olmuyor mu ?’Demiş.
Küçük kız: ‘ Çantanın içinden anahtarlıkları çıkarmış ve kadına göstermiş. ‘ Bunları büyük babamla yapıyoruz. Birde büyük annemin ördüğü patikler vardı. Onları satım.Ben her gün şehirde dolaşarak bunları satıyorum. Bu sefer çantam ağır çünkü hepsini satıp büyük annemin ilaçlarını almam lazım ‘ demiş.
Kadın duyduklarına üzülmüş.
Kadın: ‘ Bak bende hediye almayı düşünüyordum bu anahtarlıkları senden alabilir miyim. Bunlar çok güzel gittiğim yerdekilere hediye ederim ‘ demiş.
Küçük kız kadının bu isteğine çok şaşırsa da çok da sevinmiş bu anahtarlıkları satarsa büyük annesinin ilaçlarını alabilirmiş. Kadına anahtarlıkları satmış. Kadın küçük kıza çok para vermiş.
Küçük kız kabul etmek istememiş. ‘ Bu para fazla anahtarlıklar o kadar etmez ki ? ‘ demiş.
Kadın: ‘ Eder. Bunlar çok güzeller. ‘ demiş. Küçük kızın a ‘parayı almasını ve iyi saklamasını ‘söylemiş.
Kadın kızın elinin yaralandığını görüp hemen yarasını temizleyip sarmış. Kıyafetleri de kirlenen kıza beyaz çok güzel bir elbise getirmiş . Küçük kız kabul etmemek istememiş.
Kadın: ‘ Bunları yigenimin kızına aldım . Sana göreler giyebilirsin ‘ demiş. Kızın dizlerindeki yaraları fark edip yaralarını temizleyip sarmış. Küçük kıza çok iyi davranıyormuş. Annesi olsa bu kadar sevileceğini düşünmüş küçük kız. Küçük kız kadının hediye etiği kıyafetleri giymiş. Beyaz elbise çok güzelmiş.
Küçük kız hemen evine gitmek isteyince kadın hemen bembaz kar gibi pelerinini giymiş eline bembeyaz eldivenlerini takmış . O sap sarı saçlarına bembeyaz tüllerle süslü şapkasını kondurmuş. Bakmış küçük kızın üstüne eski bir hırkasını giyiyor hırkası çamur içinde ayakkabılarıda kara lastik küçük kızın üşümemesi için hemen küçük kıza bembeyaz bir ayakkabı ve bembeyaz bir kaban hediye etmiş.
Kadın: Bak bu kaban ve ayakkabıda senin . Güzel günlerde giy ‘ demiş.
Küçük kız kabul etek istememiş.
Kadın : ‘ Bu gün yeni yıl buda benden yeni yıl hediyesi olsun. Bunu giydikçe hep mutlu ol ‘ demiş.
Küçük kız kadının sözleriyle yeni yıl olduğunu hatırlamış ve kadına hediyesi için teşekkür edip hemen onun yardımı ile bembeyaz kabanı giymiş. Giyer giymez kendini çok iyi, çok mutlu hissetmiş. Artık hiç üşümüyormuş .
Evden beraber çıkmışlar. Kadın evin kapısını kapar kapamaz bahçenin bütün ışıkları yanmış ve her yer ışıl ışıl olmuş. Bahçeden geçerlerken küçük kız bahçeye hayranlıkla bakmış. Kadında ‘ Bir gün senin de böyle güzel bir evin olacak. Bahçesin de hiç solmayacak çiçekler açacak ‘ demiş. Küçük kız bunu duyunca çok sevinmiş. Demir kapıdan çıkmışlar ki küçük kız ne görsün. Kapının önünde dört beyaz atın çektiği bembeyaz bir at arabası ( Fayton ) duruyor. Beyazlar içinde bir arabacı onları selamlamış ve arabanın kapısını açmış. Küçük kız çok şaşırmış ve mutlu olmuş derken gözleri kara eve takılmış bakmış evin ışığı artık yanmıyormuş.
Kadın : ‘ O evde çok kötü bir adam yalnız yaşar . Kapısına gelen herkese kötülük yapar ‘ demiş.
Kız bunları duyunca o eve gitmediğine çok memnun olmuş. Onlar arabaya binip yavaş yavaş uzaklaşırken önce bahçenin sonrada evin ışıkları tamamen sönmüş. Onlar yarı karanlık sokaktan çıkınca sokakta tamamen karanlığa gömülmüş.
Küçük kız atları izlemeye doyamıyormuş. Atlar çok güzellermiş. Kadın dizlerine bembeyaz bir battaniye örtülüymüş ve sessiz sokaklarda uçarcasına giderken küçük kız uykuya dalmış. Kadın o sırada küçük kıza bir şeyler fısıldamış ve cebine büyük beyaz bir anahtar koymuş.
Kadın: ‘ Evim artık senin evindir. Küçük kız artık hep mutlu ol. Hep iyi biri ol. Ailenle hep mutlu kal ‘ diye fısıldamış ve kızı alnından öpmüş. Küçük kız uykuya dalmış.
Aradan ne kadar süre geçmiş bilinmez küçük kız kendini bir parkta uyanmış. Üstünde ki her şey bembeyazmış. Bembeyaz bir kabanına ve bembeyaz bir battaniyesine bakmış. Elinde torbası cebinde bir anahtar ve çok para varmış. Torbasını açıp bakmış sadece mendiler varmış. Hemen kalkıp etrafa bakmış. Burası evlerinin yakınındaki parkmış. Poşette büyük annesinin ilaçları da duruyormuş. Hemen eve koşarak gitmiş. Büyük babası endişe içinde onu kapıda beklemekteymiş. Torununu görünce çok sevinip onu kucaklamış.
Küçük kız içeri girmiş büyük annesinin çok hasta olduğunu görüp hemen ona ilacını içirmiş. Büyük annesi biraz iyileşince onlara olanları anlatmış. Küçük kızın kıyafetlerine , elindeki battaniyeye ve cebinden çıkan para ve anahtara bakınca onlarda inanamamışlar.
Büyük babası Bundan birkaç saat önce karanlık yeni çöktüğünde kapılarına beyazlar içinde bir adamın gelip onlara yiyecek getirdiğini anlatınca küçük kız onun kadının atlı arabacısı olduğunu düşünmüş ve onlara da anlatmış.
O gece sıcak evlerinde gelen yiyecekleri yiyip mutlu mesut bir gece geçirmişler. Küçük kız uyuyana kadar o güzel kadını düşünmüş. Sabah olduğunda küçük kız çalışmak için gitmeye hazırlanırken gene kapıları çalınmış. Büyük babası kapıyı açmış ve küçük kıza kapıdaki adamın onu aradığını söyleyip yanına çağırmış. Kapıdaki adam küçük kıza ona bir miras kaldığını annesinin halasında ona yüklü bir miras ve bir köşk kaldığını söylüyormuş.
Küçük kızı ‘bunun mümkün olmadığını ‘söylemiş.
Adamda : ‘ Siz o olmalısınız. Büyük halanız size evinin anahtarını zamanında göndermiş ve bize ulaşan miras yazısında verilen adres burası ‘ demiş ve onları alıp o köşke götürmüş. Küçük kız evi tanımış kadının anahtarı ile kapıyı açıp girdiklerinde adam bu evin yılladır kapalı olduğunu büyük halanın doksan yaşında uzak bir şehirde dün gece yarısında vefat ettiğini söylemiş. Küçük kız ve ailesi çok şaşırmışlar. Küçük kız kara evi de görmüş ve orda kim yaşıyor ‘ diye sormuş.
Adam: ‘ Orada bu şehir in en kötü adamı yaşardı. Kendi çocuğuna eziyet ederek ölümüne sebep olan adamın hapiste dün gece öldüğünü ‘ anlatıca hepsinin içi ürpermiş.
Adam o adamın halaya kötülük yapmak istediği için halanın yıllar önce gitmek zorunda kaldığını ve tek yiğeninin başına gelenlerden hastalığı sırasında haberdar olduğu için bir şey yapamadığı için çok üzüldüğünü ama küçük kızın izini yıllardır aramalarına rağmen bir türlü bulamadıklarını anlatmış. Halanın vefat edince baş ucunda kızı buldurduğunu dair bu mektup bulduklarını yıllar önce hazırlattığı mirasının uygulanmasını emrettiğini anlatmış. Herkes kara eve bakıp adam öldüğü için bir oh çekmişler.
Adam giderken bahçedeki çiçeklerin haline çok şaşırmış. Daha birkaç gün önce geldiğinde çiçeklerin hepsi solmuşken nasıl olup ta hepsinin açtığını merak etmiş.
İşte o yeni bir yılın başladığı gün küçük kızın hayatı çok değişmiş. Küçük kız çok çalışkan bir insan olmuş. Okumuş öğretmen olmuş. Evinin bahçesinde hiç solmayan çiçekler yetiştirmiş. Evinde hiç solmayan çocuklar büyütmüş. Her yılbaşında beyazlar giymiş. Halanın ona hediye etiği elbiseleri hep saklamış. Halayı ve yaşadıklarını hiç unutmamış.
Gökten üç elma düşmüş ; biri onların başına ,biri sizin başınıza biri benim başıma.
Mavi İlkay Masal.