NEREDESİN?

DEPREM
NEREDESİN ?
Sıradan bir iş gününe daha başlıyorduk. Aylardır çalıştığım turizm firmasında kış sezonu gelmiş işler yavaşlamıştı. Dışarda karın yağacağını gösteren beyaz bulutlar vardı . Ben ise işe gelir gelmez demliği ocağa koyduğum için hafif hafif öten demliği dinliyordum. Birazdan patron kapıdan girecek odasına geçerken hadi bir çay getir bakalım diyecekti.
Bu ne demek mi? Şu demekti herkes çayını alıp toplantı odasına gelsin. Evet her sabah toplantı odasında toplanırdık. Herkesin telefonlarını çaldırdım. İki katlı ofiste hareket başladı. Bense çayları dolduruyordum. Patron masadaki yerini almıştı.
Ben çay tepsisi ile içeri girdiğimde herkes ellerindeki tabaklarla yerini almıştı. Ali bey bir tabak dolusu salatalık domates getirmişti. Murat abi koca tabağa sıcak simitleri yerleştiriyordu. Fatma hanım kek getirmişti. Suna abla enfes çöreklerini yerleştirmekteydi. Ben ve emine ablada ev yapımı reçellerimizi önceden yerleştirmiştik.
Patron ise her hafta dolaba iki çeşit peynir ve zeytin alırdı. Musa bey ise sık sık memleketten gelen küp peynirinden getirirdi. Böylece sofra hazırdı kahvaltımızı mis kokulu çayla yaparken patron herkesin hatırını sormuş ve bir sıkıntısı var mı yok mu anlamaya çalışmıştı.
Kahvaltı bitti son bardak çaylarımız içerken patron iş konuşmaya başlamış herkesten neler yaptığını öğrenmeye çalışıyordu. Derken birden bire masa gidip gelmeye yer altımızdan kaymaya başladı .İlk an kimse bir şey anlamasa da yüzünde soğuk bir ifade beliren patronumuz masayı elleriyle iyice kavrayıp ayağa kalktı ve ‘Deprem oluyor’ dedi .
Herkes korku ve panikle bağrışmaya başlamıştı kapıya koşmaya çalışıyorlardı ama ne mümkün yer ayaklarının altından kayıyordu. Patron bir şey söylese de anlaşılmıyordu ve bütün gücüyle bağırdı ‘ Sakin olun hemen masanın altına girin’ sarsıntı artıyor masadaki her şey dökülüyordu .Herkes tereddütle bakınca patron sandalyesini biraz itti ve masanın altına girip çömeldi; ellerini ensesinde birleştirip kafasını eğip bekledi baktık ki patron haklı hepimiz aynısını yaptık ve herkes o büyük ağır ve kalın ahşaptan yapılmış masanın varlığına şükrettik. Herkes masanın altındaydı bir uğultu vardı her şey sallanıyordu. Tabaklar bardaklar yere savrulup parçalanmıştı. Başımız ve yüzümüz kollarımızın arasında olduğu için zarar görmemiştik.
Aradan ne kadar süre geçti bilmiyorum yer sakinleşti. Herkes tereddüt içindeydi çıkıp çıkmamak arasında tereddüt ederken patron yavaşça kalktı üstüne savrulan camları silkeledi ve aynı kararlı sesle’ Hadi çıkın çabuk ‘ Hepimiz çıkmıştık. Etraf harabe haldeydi dolaplar devrilmemişti kapalı kapaklar açılmamıştı ama masadan dökülenler bile her yeri mahvetmeye yetmişti. Camlar sağlamı. O an acaba sarsıntı hissettiğim kadar çok değil miydi ben mi abartım diye düşündüm. Patronun tenin bembeyaz dudaklarını endişeyle bakındığını görünce hiçte öyle olmadığını anladım.
Patron Musa beye bakıyordu oda ona hemen Musa bey odadan çıktı . Patron ise ona bakan bizlerin şaşkın ifadesine aldırmadan ‘şimdi önce kabanlarınızı ve çantalarınızı alın . Sonra mutfaktan yenilecek ne kadar yiyecek ve su varsa onları çantalara koyup yanınıza alın. Siz beyler işiniz bitince Musa abiye yardım edin o evrakları benim arabama koyacak. Herkes arabasını başında olsun çıkıyoruz.
Herkes odadan çıkarken ben patron odaya gidiyor zannettim o ise hemen telefonunu alıp . Kombiyi kapadı. Elektirigi kesti ve suları vanadan kapadı. Ocak vanasını da iki kere kontrol etti. Sonra odasına gidip evrakları bilgisayarını ve evrak çantasını kabanını alıp çıktı. Herkesin bilgisayarını almasını hatırlatı. Hepimizin bilgisayarı diz üstüydü. En son herkes mutfaktan çıktı ve binayı terk etmeye başladı.
Musa bey ve erkekler ellerindekileri zorlukla taşıyordu . Patron binadan çıkmamıştı. Etrafta onlarca insan vardı ve panik haldelerdi. Ne çantaları ne kabanları nede başka bir şeyleri. Derken patron çıktığında bir sarsıntı daha başladı ve patron kapıyı tutu ve dengesini zorla sağlayarak yanımıza geldi. Araba alarmları ötüyor insanlar bağırıyordu. Patron telefonu ile binanın alarmını çalıştırdı.
Sonra Musa beye dönüp . ‘ Musa abi arabayı açıyorum herşeyi bağaja koyun ‘ dedi. Oda her şeyi hemen diğerleriyle oraya yerleştirdi . Hepimiz hala şaşkındık. Patron ise soğuk kanlı. ‘ Şimdi biliyorum korktunuz. Öncelikle sakin olun ve yakınlarınızı arayıp ne durumda olduklarını öğrenin sizi arayan birileri olacaksa onlara kısa mesajlar atıp iyi olduğunuzu bildiri. Aramaları internet üstünden yapın ulaşamadıklarınıza buluşa bileceğiniz merkezi ve güvenli bir yer söyleyen kısa mesajlar atıp orada buluşmak üzere yola çıkın. Sakin olun .’
Patron bunu söyleyene kadar şaşkınlıktan ailelerimizin aklımıza geldiğine inanamıyorduk. Herkes telaşla arabalara koşup ellerindeki yemek poşetlerini ve yemekleri patronun arabasına bırakmak istediğinde . Patronun sesi gayet yumuşak ve anlayışlı bir şekilde bizlere seslendi.’ Aldığınız yiyecekler sizin arabası olmayanları diğerleri en uygun yerlere bırakırsa iyi olur. Bilgisayarlar size zimmetli bir şey olmasın istediğiniz gibi kullanın. Bir de yakınlarınıza ulaşınca bana iyi olduğunuzu kısa mesajla haber verin.’
Patronun sözleri panik halde ki bizleri sakinleştirdi. Normal hatlar meşgul çalarken internetten aramalarımız karşılık buluyordu hepimiz arabalara binip uzaklaşırken patron ve Musa bey beraber gidiyorlardı.
Saatler sonra hepimiz sevdiklerimizle bir aradaydık. Panikle hastalananlar olmuştu. Benim çok büyük değil diye düşündüğüm deprem binaları yıkmış insanları yaralamış ve göçük altında kalanlar olmuştu. Bir çok bina hasarlıydı. Benim evim oturulamaz haldeydi neyse ki kiracıyım diye düşünmek istesem de eşyalarımı ulaşamıyordum. Hiçbir şeyim kalmamıştı. Annem ve kardeşimle sokakta kala kalmıştık.
Bu sırada patronun söylediği aklıma geldi. Akşam olmuştu ve kalacak yere ihtiyacımız vardı etrafta yardım çığlıkları koşuşan insanlar vardı. Bizlerse gelen yardım ekiplerini getirdiği battaniyelere sarınıp boşluk alanda yerlerde oturuyorduk. Herkes çaresiz ve sesiz birbirine bakarken patrona ailemle olduğumu bildiren bir mesaj attım. Aradan birkaç saniye geçti geçmedi bir sarsıntı oldu annem panikle ellerime sarıldı kardeşim korkuyla yanımıza geldi.
Derken patron mesaj attı . Bana bir adres yollamıştı ve ailemle oraya gelmemi istiyordu. Neden olduğunu sorgulamadım bile anneme gidiyoruz dedi. O da ‘deli olma nereye gideceğiz kalacak yer mi var. Sallanıp duruyoruz. ‘ Bende ona patronumun çağırdığını söyledim. Annemin cevabı alaycıydı ‘ Kızım patron seni ne yapsın o kendi ailesinin derdindedir. O mesajı yanlışlıkla atmıştır’ dedi.
Ben mi ne dedim ; ‘ patron olmasaydı ben belki de yaralı olurdum. Bunca ev yıkılırken bizim ofiste birkaç tabaktan başka hasar yok. Patron bize aklı vermese belki de size ulaşmam saatler alacaktı. Birbirimizi ararken kaybolacaktık. Şimdi bizi çağırıyor bir bildiği olmasa çağırmaz. Hem ne olacak burada yalnız olacağımıza yanımızda tanıdığımız bir insan olur. Bak kaç komşun yanında kaç kişi senin derdinde ?
Anne: deme öyle herkes can derdinde.
Kız: Biz de aynı dertteyiz ve gidiyoruz.
Hep beraber yolla çıktık . Oraya vardığımızda akşam olmuş soğuk iliklerimize kadar işlemişti.
Patron bizi bir yeşilik alana çağırmıştı. Şehir dışına çıkmıştık ve burada arabalarda oturan insanlar vardı . Bizi Musa bey karşıladı. Bir çok çadırın olduğu bir yere götürdü çadırlarla uğraşan patronu yanındaki gençleri ve bizim ofisin erkeklerini gördüm kadınlarda onlara yardım ediyorlardı.
Patron kan ter içinde bizler hoş geldiniz dedi sonra herkes işin bir ucundan tutu. Bir saat sonra ateş yakılmış . Hazırlanmış ekmek arasında peynir düremeçlerimizi sıcak çayla yiyerek oturuyorduk.
Çadırlar patronundu ver herkes için ailesi ile kalacakları birer çadır hazırlanmıştı. Çadırların içinde patronun hazırladığı yastıklar ve bataniyeler konmuştu. Biraz sonra ufak bir radyoda haberleri dinleyip olanları öğreniyorduk. O gece hiç kimse uyumadı. Ama sabahı donmaktan kurtulup sıcak ateşin başında ara ara radyo dinleyerek bekledik.
Patronun bizler için hazırladığı çadırlarda günlerce kaldık. Oldukça sıcak ve güvenli bir ev oldu bize ailesi ise en yakın arkadaşlarımız. Patron ve eşi çok soğuk kanlılıkla bize destek olurken oğulları en yakın yardımcılarımızdı.
Aradan günler geçti patron hepimize her konuda yardım etti ve günler sonra işimizin başına döndüğümüz de Musa abiyi yalnız gördüğüm ilk an sordum ‘ patron neden bu kadar şeyi yaptı. ‘Aslında ben onun bu kadar şeyi nereden bildiğini merak ediyordum. Sözlerimi yanlış seçtiğimi anlayıp düzeltmek istediğimde Musa abi ‘ Ben seni anladım. Patron bir depremzede. Bundan yıllar önce üniversiteyi bitirdiği yıl çok şiddetli bir deprem yaşamış. O depremden göçükten kendi sağ çıkmış annesi yaralı. Babaannesi ve babası vefat etmiş. İşte bu sebepten burası yıkılmaz. Hiçbir şey üstünüze devrilmez camlar patlamaz. Patron işte bu yüzden her şeye hazırlıklı. ‘
Sen sormadan söyliyim. Bende onunla aynı depremi yaşadım. Onun aldığı dersleri almadım. Tak ki onunla tanışıp hayatımın dersini ondan alana kadar. Bu ofisi beraber hazırladık ve ben neyi yanlış yaptığımı gördüm. Umarım sizde görmüşsünüzdür.
Kafamı çevirip baktığımda anlamıştım herkes oradaydı .
İşte hayattan ders almak dediğiniz şey buydu. Aynı acıyı yaşamamak için elinden geleni yapmak.
Aslında o büyük masa şans eseri o kadar büyük ve sağlam değildi. Şans eseri biz o binadan sağ kurtulmadık. Deprem öldürmez. Hattalar öldürür. İşte gerçek buydu.
Mavi İlkay Masal.
😢 Çok üzüntülüyüz. Size geçmiş olsun. Hayatını kaybedenlere Allah rahmet eylesin. Ülkece sabır diliyorum. Hangi şehirdeydiniz?
BeğenLiked by 1 kişi
Evet çok üzüldük. Sarsıntıdan günlerce tetikte yaşayacak kadar yakındayız< Bir çok yakınımız canını zor kurtardı. Bir çocuğunun ev, yıkıldı . Neyseki canları sağ ailelerine sığındılar. Bir çok yakınımız akrabalarını , arkadaşlarını kaybettiler. zor çok zor.
BeğenLiked by 1 kişi
Yardimci olmak isteriz
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkürler bizlerin yardıma ihtiyacımız yok. Onlara elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz.
BeğenLiked by 1 kişi